İnfertilite Nedir?

Kısırlık (infertilite), düzenli cinsel ilişkiye ve herhangi bir korunma yöntemi kullanmamaya rağmen 1 yıl içinde çocuk sahibi olamama durumudur. Kısırlık, üreme sistemi ile ilgili bir sağlık problemidir. Kısırlık tek bir sebebe bağlı olabildiği gibi; birkaç faktörün kombinasyonu ile de gerçekleşebilmektedir. Neyse ki, infertilitenin üstesinden gelebilmek için güvenli ve etkili bir çok tedaviler mevcuttur. Bu tedaviler çiftin çocuk sahibi olma şansını arttırmaktadır.
 

Birçok çift çocuk sahibi olma denemelerinin ilk 6 ayında sonuç elde etmektedirler. Korunmayan çiftlerin % 85inde 1 yıl içerisinde gebelik oluşması beklenir. Sonraki 36 ay içinde, kalan çiftlerin %50sinde gebelik oluşur.

İnfertilitenin ana belirtisi gebe kalamamaktır. Başka semptomu olmayabilir.

Bazı durumlarda, infertilite problemi olan bir kadının anormal menstural kanamaları olabilir, infertilite problemi olan bir erkeğin ise, kıllanma gibi hormonal problemleri veya seksüel fonksiyonda bazı değişiklikler olabilir.

Eğer 1 seneden fazla zamandır bebek sahibi olmaya çalışmıyorsanız, infertilite konusunda çok fazla endişelenmenize gerek yoktur. Doktorunuzla şu gibi durumlarda iletişime geçebilirsiniz:

• Gebe kalmayı düşünüyorsanız, 30 yaşından büyüksünüz ve 6 aydır menstural kanamanız olmadıysa

• Düzensiz veya ağrılı geçiyorsa menstural periyodlarınız; pelvik ağrı, endometrioz veya tekrarlı düşük durumları varsa

• Düşük sperm sayımı, testiküler, prostat geçmişi veya cinsel problemler varsa

İnfertilite testlerine başlamadan önce, bu sürecin sorumluluk ve taahhüt gerektirdiğinin farkında olmalısınız. Doktorunuz, cinsel alışkanlıklarınızı bilmek ve gerekirse bunlar hakkında size önerilerde bulunmak isteyebilecektir. Gerekli testler ve deneme dönemleri aylarca sürebilir. İnfertilite problemi olan çiftlerin üçte birinde hiçbir neden bulunamamaktadır. (Nedeni bilinmeyen infertilite)

Değerlendirme dönemi biraz pahalı ve rahatsızlık verici olabilir ve tüm test ve tetkikler sonucunda gebe kalacağınızın bir garantisi yoktur.


İnfertilite Tanısında Erkekler İçin Testler

İnfertil olmayan bir erkeğin testislerinin yeterli miktarda sağlıklı sperm üretmesi, bu spermlerin boşaltılabilmesi gerekmektedir. Erkeklere yapılan testler bu süreçlerin hasarlı olup olmadığını anlamak yönündedir.

Genel Fiziksel Muayene: Genital organların muayenesi, tıbbi geçmiş, geçirilen hastalıklar, kullanılan ilaçlar ve cinsel alışkanlıklar hakkındadır.

Sperm Analizi: Erkek infertilitesinde yapılan en önemli test sperm analizidir. Doktorunuz bir veya birden çok defa sperm örneği vermenizi isteyebilir. Sperm örneği mastürbasyon yoluyla temin edilir ve laboratuarda miktar, renk, enfeksiyon varlığı olup olmadığı, sperm sayısı, spermlerin şekli ve hareketliliği açılarından incelenir.

Hormon Testleri: Testosteron düzeyini ve diğer erkek hormonlarını incelemek için yapılan kan testleridir.

Rektum ve Testis Torbası Ultrasonu: Geri boşalma gibi problemlerin varlığının teşhisi için doktorunuz ultrason isteyebilir.

Spermiogram Nedir? Neden Yapılır?

Kadına bağlı infertilite sebeplerini çok fazla sayıda test ile belirlemek mümkün iken, erkek hastalarda tek bir test infertlite konusunda bize bilgi verebilmektedir. İşte bu test "Spermiogram (Semen analizi)" dir.

Sperm Testi, Sperm Analizi

Erkek İnfertilitesinde, kişinin yaptırması gereken en önemli test sperm testidir.

Sperm Testi Nedir?

Testin amacı hastada bulunan spermlerin çocuk yapma potansiyelini mikroskobik bir şekilde incelemektir.

Sperm Testi (spermiogram) Ne Zaman Yapılmalıdır?

Bir yıl süreyle düzenli ve korunmasız bir cinsel yaşamı olan çiftlerin, çocuk sahibi olamamaları durumunda, doktorların erkek hastalardan isteyeceği ilk test sperm testidir. Çiftler böyle bir durumla karşılaştıkları zaman sperm testi yaptırmaları gerekmektedir.

Sperm Testi Nasıl Yapılır?

Sperm testi yaptırmadan önce kişinin 3-4 gün boyunca cinsel perhiz yapması gerekmektedir. Bu 3-4 gün içerisinde hiç bir şekilde boşalma (uyku vb.) olmamalıdır. Yapılan bu 4 günlük perhiz sonrasında bu dalda uzmanlaşmış androloji laboratuvarlarının test için ayrılan özel sperm verme odalarında, hastanın mastürbasyon yöntemi ile steril bir kaba boşalması istenir. Penisten çıkan ilk damlalar çok önemli oldukları için kesinlikle kabın dışına taşırılmaması ve taşırıldığı takdirde görevli kişilere bilgi verilmelidir. Kişiden alınan sperm örneğinde uzman teknikerler spermlerin sayısı, şekli, hareket ve akışkanlığı gibi başlıca önemli kriterlerini göz önüne alarak sperm incelemesini yapmaktadırlar. Daha sağlıklı bir sonuç elde edebilmek için 3 ila dört hafta içerisinde iki kez sperm örneği verilmelidir.

Semen (ejakülat, meni, sperm örneği )

Boşalma sonucunda erkekten gelen sıvıya Semen (sperm örneği) denir. Sperm testi incelemesinde spermlerin sayısı, spermlerin şekilleri (morfoloji) spermlerin hareketliliği ve miktarları incelenerek, ayrıca alınan semen (sperm) örneğinin miktarına, pH´sına, rengine, lökosit varlığına, früktoz miktarına, likefaksiyon süresine (Semenin Çözünürlüğü) gibi özelliklerine de bakılıp değerlendirme yapılır.

Sperm testi değerlendirmesinde bir kaç farklı kriter vardır. “Kruger kriterleri” özellikle spermdeki şekil bozukluklarını göz önüne alan mikroskobik bir değerlendirme yöntemidir. Kruger sıralamasına göre spermlerin baş, orta bölüm ve kuyruk yapısında bulunan bozukluklara göre değerlendirilme yapılır. Özel bir boyama işlemi uygulanarak spermin şekil (morfoloji) özellikleri incelenip sperm örneğinin doğurganlık kapasitesi belirlenir.

İnfertilite Tanısında Kadınlar İçin Testler

İnfertil olmayan bir kadının yumurtalıklarının her ay düzenli olarak bir yumurtayı salıvermesi, üreme sisteminin yumurta ve spermin buluşmasına ve embriyo haline gelebilmesine izin vermesi gerekmektedir. Kadının üreme organları sağlıklı ve fonksiyonel olmalıdır.

Doktorunuz tıbbi geçmişiniz, adet döngüleriniz, cinsel alışkanlıklarınız hakkında sorular sorduktan sonra genel bir muayeneden geçmenizi ister. Buna jinekolojik muayene denir ve belirli testler de gerekebilir :

• Yumurtlama testi : Hormon düzeylerini ölçmek ve yumurtlayıp yumurtlamadığınızı kontrol etmek için istenen bir kan testidir.

Histerosalpinografi : HSG tüplerin açıklığını ve görevlerini yerine getirme yeteneğine sahip olup olmadığını saptamak, servikal kanal ve rahim içerisinde yer kaplayan oluşum ve anomalileri görebilmek amacıyla yapılır. Rahim ağzında yetmezlik, tüberküloz, adenomyozis, myom ve polipler HSG ile tanımlanabilmektedir. HSG çekilirken serviksten (rahim ağzından) geçen silindirik bir kateter yardımıyla uterus içine yağlı bir x-ışını boyası (opak madde) verilir. Bu opak maddenin dağılımına bakılarak rahim içi veya fallop tüpleri ile ilgili problemler ortaya çıkarılmaya çalışılır.

Laparoskopi : Genel anestezi altında yapılan ve göbek deliğinden ince bir teleskopun karın içine sokularak karın içi organlarının görüntülenmesini sağlayan bir ameliyattır. Laparoskopi ile karın alt bölgesinde açılan 3 - 5 mmlik deliklerden içeri sokulan aletler ile rahim, yumurtalık ve tüpleri ilgilendiren hastalık veya problemleri doğrudan gözlemleme ve cerrahi girişim yapma olanağı vardır. Yumurtalık kistleri, dış gebelikler, myomlar, gebe kalabilirliği artıran tüp cerrahisi ve endometrioz laparoskopik olarak kolayca tedavi edilebilmektedir.

Histeroskopi : Rahim içine bakmanın bir yoludur. Histeroskop denilen cihaz ile rahimle ilgili problemin teşhisi veya tedavisi yapılabilmektedir. Histeroskopi belli durumları teşhis amacıyla kullanıldığı gibi, tedavi amaçlı da kullanılabilir. Örneğin; rahim adezyonları, bölümleri veya fibroidleri histeroskopi sayesinde alınabilirler. Anormal kanama, kısırlık, tekrarlayan düşükler, adezyonlar , anormal büyümeler gibi durumlarda histeroskopiden teşhis amaçlı yararlanılabilir.

Hormon Testleri : Yumurtlama hormonları, tiroid ve hipofiz hormonlarına bakmak için yapılan kan testleridir.

Yumurtalık Rezervi Testi : Yumurtaların yumurtlama sonrası potansiyel etkinliklerini belirlemek amacıyla yapılabilir.

Genetik Testler : İnfertiliteye sebep olan genetik bir durum olup olmadığını anlamak amacıyla yapılabilir.

Pelvik Ultrason : Rahim ve tüpleri incelemek için ultrason yapılır.

İnfertilitenin tedavisi sebebine, ne kadardır infertil olunduğuna, çiftlerin yaşına ve diğer birçok kişisel özelliklere göre değişebilmektedir. İnfertilitenin bazı sebepleri düzeltilemez. Ancak yine de, yardımcı üreme teknikleri ile hamile kalınabilir.

Çiftler İçin Tedavi Bu yaklaşımlar erkek, kadın veya her ikisini de ilgilendirebilir.

Cinsel ilişki sayısını arttırmak. Haftada 2 veya 3 defa ilişkide bulunmak doğurganlığı arttırabilir. Ancak çok fazla boşalmak da, erkeğin sperm kalitesini azaltan bir etki yapabilir. Spermler kadının üreme sisteminde 72 saate kadar yaşayabilirler, yumurtlama sonrası yumurta 24 saate kadar döllenebilir.


İnfertilitede Erkekler İçin Tedavi Seçenekleri Nelerdir?

Genel Cinsel Problemler : İktidarsızlık veya erken boşalmanın teşhisi doğurganlığı arttırır. Bunların tedavisi genelde ilaçla veya davranışsal yaklaşımlarla olabilir.

Sperm Yokluğu : Sperm yokluğundan şüphe ediliyorsa, operasyon, problemi düzeltme amaçlı hormonlar veya yardımcı üreme tekniklerinden faydalanılır. Örneğin, varikosel durumu genellikle operasyonla düzeltilir. Ejakulasyonu önleyen bir tıkanıklık varsa veya geri boşalma durumu varsa, operasyon ile testislerden sperm alınır ve mikroenjeksiyon yöntemi ile laboratuvar ortamında direkt olarak yumurtaya enjekte edilir.


İnfertilitede Kadınlar İçin İlaçla Tedavi Seçenekleri Nelerdir?

Yumurtlama problemi olan infertil kadınlarda, doğurganlık ilaçları en sık kullanılan tedavi yöntemidir. Bu ilaçlar yumurtlamayı düzene sokar veya teşvik eder. Genelde FSH, LH gibi doğal hormonlara benzer şekilde çalışırlar. Genellikle kullanılan doğurganlık ilaçları şöyledir:

Klomifen Sitrat : Bu ilaç oral yolla alınır ve polikistik over sendromu veya diğer yumurtlama problemi olan kadınlarda yumurtlamayı uyarırlar. Hipofiz bezini FSH ve LH salgılaması yönünde teşvik ederler.

Human menopausal gonadotropin (hMG) : Bu ilaç hipofiz bezinin kusuru sonucu kendiliğinden yumurtlayamayan kadınlara enjeksiyon şeklinde verilir. Hipofiz bezini uyaran Klomifenin tersine, hMG ve diğer gonadotropinler yumurtalıkları direkt olarak uyarırlar. Bu ilaçta hem FSH hem de LH bulunur.

Follikül Uyaran Hormon veya FSH : Yumurtalık folliküllerini olgunlaştırmak için FSH yumurtalıkları uyarır.

Human Chorionic Gonadotropin, (HCG) : Klomifen, hMG, FSH ile birlikte kullanılır; yumurtalığı yumurtayı serbest bırakması için uyarmaktadır.

Gonadotropin-releasing hormone (Gn-RH) analogları: Bu tedavi yumurtlama foksiyonu düzensiz olan veya hMG tedavisi esnasında ana follikül henüz yeteri kadar olgunlaşmadan yumurtlayan kadınlar içindir. Gn-RH analogları hipofiz bezine sürekli Gn-RH gönderirler.

Aromatase İnhibitörleri : Letrozole (Femara) ve Anastrozole (Arimidex) gibi bu sınıf ilaçlar göğüs kanseri tedavisi için onaylanmıştır. Doktorlar bazen kendiliğinden yumurtlayamayan ve Klomifen Sitrat tedavisine cevap vermeyen kadınlara Letrozole reçete edebilirler.

Metformin (Glucophage) : Bu ilaç yumurtlamayı destekleme amaçlı kullanılır. İnsülin direnci bilinen veya şüphelenilen infertilite sebebi olduğunda kullanılır. İnsülin direnci polikistik over sendromunda da rol oynayabilir.

Bromocriptine (Parlodel) : Yüksek prolaktin düzeyine bağlı olarak yumurtlama döngüsü düzensiz olan kadınlar için kullanılır. Bromocriptine prolaktin üretimini kısıtlar.


Fertilite İlaçları ve Çoğul Gebelik Riski 

Enjeksiyon şeklinde kullanılan fertilite ilaçları çoğul gebelik şansını arttırmaktadır. Klomifen gibi oral yolla kullanılan fertilite ilaçları da çoğul gebelik şansını arttırır ama diğerine oranla daha azdır. Bu ilaçların kullanımı sırasında hasta dikkatli bir şekilde kan testleri, hormon testleri ve follikül büyüklüklerini belirlemek için ultrason ile kontrol altında tutulmalıdır. Genelde, fetus sayısı ne kadar çoksa, erken doğum riski de o oranda fazladır. Premature doğan bebeklerde sağlık ve gelişme problemleri yaşanabilir. Bu riskler en çok üçüz doğumlarda olur.

Çoğul gebelik riski indirgenebilir. Eğer kadının ovülasyonu tetiklemek için HCGye ihtiyacı varsa, ve ultrasonda çok fazla follikül geliştiği görülüyorsa, doktoruyla beraber HCGyi askıya almaya karar verebilirler. Yine de, birçok çift için hamile kalma arzusu çoğul gebelik ihtimalinin önüne geçmektedir.

Çoğul gebelik olduğunda, bir veya birden çok fetusun operasyonla alınması kalan bebeklerin yaşama şansını arttırmaktadır. Bunun, birçok çift için duygusal ve ahlaki açıdan bazı durumları da mevcuttur.

Duruma göre, infertilite operasyon ile tedavi edilebilir. 

Tüp Tıkanıklıkları

Tıkanıklıklar ve tüplerdeki diğer problemler genellikle operasyonla tedavi edilebilir. Laparoskopik teknikler ile tüplerde hassas operasyonları yapmak mümkündür.

Endometriozis (Çikolata Kisti) 

Endometrioz kaynaklı infertilitenin tedavisi genelde zordur. Yine de infertilite tedavisinde kullanılmasa da, doğum kontrol haplarındaki hormonlar sayesinde bunların kullanımı ile tedavi ve ağrının giderilmesi etkili olmaktadır. Eğer endometriozunuz varsa, doktorunuz sizi ilaçların yumurtlamayı düzenlediği veya uyardığı ovülasyon tedavisiyle ya da yumurta ve spermin laboratuvar ortamında buluşturulup döllendikten sonra oluşan embriyonun ana rahmine enjekte edildiği tüp bebek tedavisi ile tedavi edebilir.

Ancak Endometriozis embriyo ile ilgili sorun teşkil ediyorsa ozaman laparoskopik olarak yada robotik cerrahi ile temizlenebilir. Endometriozis cerrahisinde altın standart robotik cerrahi ile yapılmasıdır. 

Myom Tedavisi

Rahim içerisinde yer alan myom ve poliplerin boyutları konumları embriyo ile ilgili riskli ise myomektomi ameliyatı ile çıkarılabilir. Myomektomi Histeroskopi ile yapılabildiği gibi laparoskopik ve robotik cerrahi ile yapılabilmektedir. Hangi yöntemin daha uygun olacağını doktorunuz seçecektir. Ancak Robotik myomektomi cerrahisi çevre dokuya minimum zarar verdiği için myomektomi operasyonlarında altın standarttır.

İn Vitro Fertilizasyon (Tüp Bebek Tedavisi) : 

En etkili yardımcı üreme tekniğidir. Kadının yumurtaları toplanır, laboratuvar ortamında erkekten alınan sperm ile birleştirilir, döllenen yumurtalar yani embryolar döllenmeden 3 - 5 gün içinde rahme yerleştirilir. Kadının her iki tüpü de tıkalı olduğunda tüp bebek tedavisi tavsiye edilir. Endometrioz, açıklanamayan infertilite, serviksle ilgili infertilite, erkek kaynaklı infertilite ve yumurtlama bozuklukları gibi birçok durumda da kullanılır. Tüp bebek tedavisi ile çoğul gebelik şansı artar çünkü genellikle birden çok embriyo anne adayına transfer edilir. Ayrıca bu tedavide sık sık kan değerlerine ve hormon değerlerine bakılır.

Ejakulasyon Elde Etme Amaçlı Elektro veya Titreşimli Uyarı : 

Bu yöntem sperm elde etmek amacıyla kullanılır. Bu tedavi omurilik zedelenmesi olan ve başka türlü sperm veremeyen erkeklerde uygulanır.

Operasyonla Sperm Elde Etme : 

Bu teknik testislerden operasyonla sperm alınması esasına dayanır. Sperm kanalı tıkalı olduğunda kullanılabilir.

Mikroenjeksiyon (ICSI) : 

Normal tüp bebek tedavisindeki gibi elde edilen yumurtanın içine bir spermin enjekte edilmesi esasına dayanır. Mikroenjeksiyon diğer yöntemlerle gebelik elde edemeyen çiftlerde uygulanabilir. Düşük sperm sayısı olan erkeklerde mikroenjeksiyon başarıyı arttıran bir faktördür.

Assisted Hatching : 

Bu teknik embriyonun rahme tutunmasına yardımcı olur. Tekrarlayan başarısızlıklarda uygulanabilir.

Tüp Bebek Tedavisinde Başarıyı Arttıran Yöntemler Nelerdir?

Günümüzde tüp bebek tedavisi gelişen bilim ve teknolojinin etkisi ile başarı oranlarında geçmiş yıllara oranlar daha başarılı bir tedavi haline gelmektedir. Tüp bebek tedavisi ister kadın ister erkek kaynaklı olsun kişiye özeldir. Tüp bebek tedavisinde başarıyı arttıran güncel yöntemleri inceleyebilirisiniz.

Tüp bebek tedavisi gören bazı hastaların tüplerinde tıkanıklık sorunuyla karşılaşılır. Bu tıkanıklığın rahim uçlarında meydana geldiği durumlarda tüplerde salgı birikimi olur ve bunlar embriyolara toksik şekilde tesir eder. Bunun sonucunda ise gebelik elde etme ihtimali %50 oranında azalmaktadır. Söz konusu hastaların yaşadığı bu sorun HSG yöntemi ile anlaşılabilmektedir.

Aynı problem ulltrason değerlendirmesinde görüldüğünde tüplerin alınması ya da bağlanması seçeneklerinden biri uygulanır. Tüplerin alınmasının gündeme geldiği durumlarda laparoskopi kamerası kullanılarak göbek bölgesinden karın içerisine girilmesiyle işlem gerçekleştirilir; işlem yapılamayan durumlarda ise rahimle bağlantısının kesilmesi amacıyla tüpler bağlanmaktadır.


Tüplerin Çıkartılması

Hastanın tüplerinde oluşan tıkanmanın “Hidrosalpenks” isimli sıvının birikmesinden kaynaklandığı durumlarda laparoskopi uygulanarak tüpler çıkartılmaktadır. Daha önce karın cerrahisi operasyonu geçirdiğinden ötürü yapışıklık sorunu yaşayan ve bu yüzden laparoskopi uygulanamayan hastalarda ise tüpler rahime bitişik oldukları bölgeden bağlanarak tedavi edilirler.

Tüplerinde sıvı biriken hastalarda gebelik elde etme başarısı % 30 ila % 50 oranında düşmektedir.

Genetik risk taşıyan çiftler bu tarama yöntemiyle sağlıklı bir bebek dünyaya getirme avantajına sahip olmaktadır. Embriyoların transferden önce genetik bakımdan incelenmesinin ardından sağlıklı embriyoların transferi yapılmakta ve bu sonuca ulaşılabilmektedir. Kromozom anomalisi olan ilerleyen yaşlardaki hastalar için tavsiye edilen bir yöntem olan PGT, akdeniz anemisi ve orak hücreli anemi benzeri gebelik rahatsızlıkların önceden belirlenebilmesini sağlar.

PGT Yöntemi, tüp bebek tedavilerinin “Çok değil, sağlıklı bebeklerin Dünyaya gelmesini sağlamak” hedefine hizmet eden bir tanı yöntemidir. Bu yöntem sayesinde hastalıklı çocuk sahibi olma riski taşıyan birçok çift transfer öncesinde analiz edilebilmektedir.

PGT Yöntemi ile kromozom bozukluğu sorunundan dolayı düşük yapan ya da tüp bebek tedavilerinde başarısız denemeler yapan, ileri yaşlarda yumurtalarında kromozom anomalilerine rastlanan ve genetik risk taşıyan kadınların sorunları ortaya çıkarılarak tanı konulabilmektedir.

Basit anlatımıyla yöntem uygulamalarında elde edilen embriyolardan birer hücre alınır ve bunlar genetik bakımdan incelemeye alınır. Böylece sağlıksız embriyoların transfer edilme ihtimaline daha en başında engel olunur.

Tüp bebek tedavilerinin esas amacı olan sağlıklı bebek doğumlarına katkıda bulunan PGT, gelişen olanaklar sayesinde hastaların daha kolay öğrenip ulaşabildiği bir yöntem haline gelmiştir.Tekrarlayan düşük ya da başarısız deneme yaşayan ve ilerleyen yaşlardaki hastalarda Embriyo Taraması için PGT uygulanması ise yarar ve zarar açısından tartışmalara yol açmaktadır.

Tüp bebek tedavilerinde elde edilen embriyoların daha sonra kullanılmak üzere muhafaza edilebilmesini sağlayan embriyo dondurma yöntemi, tedavilerde başarı ihtimalini yükseltirken, aynı zamanda hastalara ekonomik ve ruhsal açılardan avantaj getirir. Özellikle tekrar kullanılmak üzere çözülme işlemine tabi tutulan embriyolar için hastanın yeni bir işleme alınmaması ciddi bir rahatlıktır.

Uygulanmaya başlandığı ilk yıllarda dondurularak muhafaza edilen embriyoların daha sonra transfer edilmek üzere çözüldüğünde canlılık ve kalite bakımından kayba uğradığı görülmüş ve geliştirilen vitrifikasyon yöntemi ile bu sorunun önüne geçilmiştir.

Embriyo dondurma yöntemi için hastaların izni alınır ve bundan sonra embriyolar belli bir süreyle özel ortamlarda muhafaza edilir. Türkiye’de çıkarılan yasa çerçevesinde 35 yaşından genç hastalara ilk iki denemede 1 embriyo transferi için izin verildiğinden dolayı yöntemin bu hastalar için ayrı bir değeri vardır. Embriyo dondurma işlemine onay veren hastaların embriyoları her yıl yeniden sözleşme yenilenmesi kaydıyla 5 yıllık bir sürede muhafaza edilebilir. Onay vermeyen hastaların embriyoları ise yasalarla belirlenen protokollere bağlı kalınmak suretiyle yok edilir.

Tüp bebek tedavilerinde maksimum 2 embriyo transfer edilerek çoğul gebeliklerin önlenmesi hedeflenmekte, geriye kalan embriyolar ise isteğe bağlı olarak dondurulabilmektedir. Böylece daha sonra ihtiyaç olması durumunda bu embriyolar çözündürülüp tekrar kullanılmakta, hasta yeni bir tedaviye girmemektedir. Ayrıca bu türden bir kolaylık psikolojik ve ekonomik anlamda yaşanacak olumsuzlukların da önceden engellenebilmesini sağlamaktadır. Ülkemizde de uygulanabilen embriyo dondurma yöntemi, çiftlerin iznine bağlı olarak Embriyoların 5 yıl süreyle muhafaza edilebilmelerine olanak tanır.

Uygulamada yapılan dondurma ya da çözme işlemlerinde öncelikle “Kriyoprotektan” olarak nitelendirilen kimyasal maddelerle dengelenme ve soğutma yapılır. Ardından -196 derece sıvı nitrojen içerisinde depolama, çözülme sonrasında ise embriyo kimyasal ortamdan alınarak özel kültür solüsyonlarına bırakılır. Böylece ileri gelişim sağlaması amaçlanmaktadır.

Klasik tüp bebek ile mikroenjeksiyon tedavilerinde bu yöntemle % 25 ila % 40 oranlarında gebelik elde edilebilmektedir. %40 oranının elde edilebildiği hastalar ise taze embriyolarla gebelik elde edebilen ya da transfer yapılmadan tüm embriyoları dondurulanlardır.

Çip bebek son zamanların en teknolojik yöntemlerinden bir tanesi. Bu sperm seçme ile alakalı bir yöntem türüdür. Sonuçta milyonlarca sperm arasından ne kadar iyi bir sperm seçebilirsek o kadar başarı yüzdesi artar. İyi bir sperm seçmek için aslında pek çok yöntem var. Mikro çip dediğimiz yöntemde spermler biraz daha farklı bir yöntemle seçiliyor. Çok ince kanallar içinde spermler yarıştırılıyor daha sonrasında sağlıklı spermler bir yerde birikiyor sağlıksız spermler zaten yolda ölüyor, özellikle DNA hasarı olan spermler başka bir yerde birikiyor. Sağlıklı spermlerin olduğu taraftaki spermleri kullanarak tüp bebekte kullanıyoruz. Aslında doğal süreçte de bu şekildedir. Önce spermler bir yarışa girer, rahim ağzını geçerler, rahim boşluğunu geçiyor, yumurtalık kanallarını geçiyor ve bu sırada bir yarış söz konusu oluyor. En iyi sperm yumurtaya ulaşıyor. Mikro çip teknolojisi de aslında bunu taklit eden bir teknoloji.

Çip bebek teknolojisi kişilerin kararı ile mi uygulanıyor?

Çip bebek, uygulanan tekniklerden sadece bir tanesi. Tüp bebek için pek çok teknik uyguluyoruz. Embriyoların bölünme zamanını, bölünme hızını tek tek kamera ile izleyebiliyoruz. Daha sonrasında geriye dönük kayıtlara bakabiliyoruz ve daha iyi embriyolar seçebiliyoruz. Dolayısıyla çip bebek teknolojisi sperm seçimi ile ilgili bir yöntem. Bunu ne zaman uyguladığımıza gelecek olursak, eğer standart bir tüp bebek yerleşimi ile başarılı oluyorsak sorun yoktur ama birkaç defa başarısız olduysak detaylara iniyoruz. Yeni teknikler kullanıyoruz. Bu teknikleri kullanırken de hastamıza sunuyoruz. En iyi spermi çip bebek yöntemi ile seçebileceğimizi, embriyoyu kamera ile izleyebileceğimizden ve diğer detaylardan bahsediyoruz.

Embriyoskop yöntemi nedir?

Hücreleri, embriyoları inkübatör adı verilen cihazın içinde saklıyoruz. İnkübatörün ısısı 37 derece yani vücut ısısı ile aynı. Eski teknolojiye göre, acaba yumurta döllenmiş mi diyerek inkübatörden çıkarıp mikroskop altında inceliyoruz ve geri koyuyoruz daha sonrasında tekrar inkübatörden çıkarıp acaba bölünmüş mü diye kontrol ediyoruz. Tabi bu sırada yumurta ortam ile etkileşime geçiyor. Isı ya da diğer etkenler inkübatörden çıkan yumurtayı etkiliyor. Buda tabiki verimi etkiliyor. Daha sonrasında ise kameralı yöntemler gündeme geldi. İnkübatörün içerisindeki kamera ile embriyoyu hiç çıkartmadan tamamen dışarıdan gözlemleyerek ne zaman bölündüğünü ne zaman çoğaldığını, kaç hücreli olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Hatta bu kayıtları hastamıza da verebiliyoruz. İnkübatörün içindeki embriyoyu izlemeye biz embriyoskop diyoruz.

“İmplantasyon” diye tabir edilen durumda sorun olması halinde kullanılan yöntemdir.

Rahim içerisine yerleşen embriyonun, bölünme ve büyümesini sürdürmesi ve belirli büyüklüğe ulaşmasının ardından etrafındaki Zona Pellucida zarını yırtmasıyla birlikte rahim iç tabakasına (Endometrium) gömülmesine İmplantasyon denilmektedir. Embriyo bu zarı yırtamadığında ise gebelik oluşumu yaşanmamaktadır. Araştırmalara göre tedaviye başvuran kadınların % 50’den fazlasında genelde bu yüzden gebelik elde edilememektedir.

Yardımcı yuvalama yöntemiyle embriyonun etrafındaki zarı yırtmak suretiyle dışarıya çıkarılması amaçlanır. Bunun içinse yapılacak transferden önce zarda küçük bir delik açılarak işlem yapılır. İşlemde mekanik, kimyasal ya da lazer yöntemlerine başvurulur.

Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelerde embriyo transfer sayısına kısıtlamalar getirilmektedir. Buna göre Türkiye’de konuyla ilgili yasal düzenlemeler getirilmiş ve 35 yaşından genç hastaların ilk iki tüp bebek denemelerinde 1 embriyo transferi zorunlu kılınmıştır. Tek seçilmiş blastokist transferi yöntemi bu zorunluluğun getirildiği ülkelerde yaşayan hastalar için büyük avantaj olmuştur.

Tek seçilmiş blastokist transferinin en önemli özelliği ise normal yollardan elde edilen gebelikle en çok benzerliğe sahip yöntem olmasıdır. Uygulama işlemlerinde laboratuvarda beş ila altı gün arasında tutulabilen gelişme potansiyeli yüksek embriyoların seçilebilmesi mümkün olabilmektedir. Bu özellik olumlu sonuç alınma ihtimalini yükseltmekte ve çoğul gebelikle karşı karşıya kalınma ihtimalini yok etmektedir.

Bu yöntemin bulunması ve uygulanmaya başlanmasının ardından menide sperm bulunmadığından ötürü çocuk sahibi olmasına imkansız gözüyle bakılan birçok erkek için tedavi mümkün hale gelmiştir. Mikro-TESE Yöntemi’nin tedavi yöntemleri arasına girmesiyle birlikte günümüzde bu hastaların baba olma umudu gerçeğe dönüşmektedir.

Mikro-TESE uygulamalarında özel bir mikroskop yardımıyla testis dokusu incelenir ve buradan alınan örnekler incelenmek üzere laboratuara götürülür. İstenen sonuç alındığında, yani sperm elde edilebildiğinde ise yumurtalara enjekte işlemi uygulanır. Bazı durumlarda ise gerek görüldüğü takdirde dondurma işlemi yapılmaktadır.

Sperm taşıyıcı kanallarında tıkanıklık tespit edilen hastaların hepsinde sperm elde edilirken, rahatsızlık sebebi üretim bozukluğu olan hastaların yarısında aynı başarıya ulaşılabilmektedir.

Testislerde Sperm arama amacıyla uygulanan yöntemlerdir. Tıkanıklıktan kaynaklanan Obstrüktif Azospermi hastalarının tamamında, yapım bozukluğundan kaynaklanan Nonobstrüktif Azospermi hastalarının yarısında Sperm bulmak mümkün olmaktadır.

Uygulamada küçük bir kesi yapılarak iki testisin de etrafında yer alan “Tunika Albuginea” kılıfı ile Testislerin içerisinde durduğu kese açılır. Ardından mikroskop altında doku incelemesi yapılarak geniş kanalcıklardan örnek alınır ve kesi yapılan yerler dikilerek uygulama bitirilir. Bazı yayınlarda bu uygulamanın testis dokusuna diğer yöntemlerden daha az hasar verdiği savunulmuştur.

Dondurulmuş spermlerin çözülme sonrasındaki canlılık oranı ile gebelik oluşturabilme potansiyeli Obstrüktif Azospermi vakalarında olumlu sonuçlar elde edilmesini sağlarken, aynı durum Nonobstrüktif Azospermi vakalarında kesinlik kazanmamıştır. Yapısal bozukluktaki spermler nedeniyle dondurma ve çözme işlemlerinde sorun yaşanılan bu vakalarda, dikkatle sperm seçimi yapılarak daha sonra kullanılmak üzere dondurma işlemi tercih edilebilir. Yine de Nonobstrüktif Azospermi vakalarında taze sperm kullanılması daha doğrudur.

-Obstrüktif Azospermi sorunu yaşayan hastalarda 7 kereye dek cerrahi işlem yapılarak Sperm aranabildiği ve tüm işlemlerde bulunabildiği tespit edilmiştir.

-Nonobstrüktif Azospermi sorunu yaşayan ve yapılan TESE işlemlerinde Sperm bulunabilen hastalarda ise 6 kereye dek TESE uygulanabildiği ve sperm alınabildiği tespit edilmiştir.

-Nonobstrüktif Azospermi hastalarından ilk TESE uygulamasında sperm elde edilemeyenlerin % 15’inde ikinci TESE uygulamasında sperm elde edilebildiği tespit edilmiştir.

-İlk TESE uygulaması ve tekrarlayan TESE uygulamaları ile elde edilen gebelik oranı aynıdır.

Tüp bebek kliniklerine başvuran hastalarda sıklıkla karşılaşılan sorunlardan biri, embriyo gelişimi elde edilmesine rağmen gebelik sonucuna ulaşamamaktır. Genelde bu problemin sebebi embriyonun kendisini çevreleyen zarı yırtamaması ve rahim duvarına (Endometrium) yerleşememesidir. Embriyo zarının inceltilmesi yöntemi bu sorunu çözmek için kullanılmaktadır ve böylece hastaların elde ettiği gebelik oranında anlamlı bir artış görülmektedir.

Söz konusu hastaların tedavisi için kimyasal, mekanik ve lazer yöntemlerinden birine başvurulur. Böylelikle embriyonun çevresindeki zarda küçük bir delik açılır ya da inceltme işlemi uygulanır ve embriyonun dışarı çıkması mümkünleşir.

Tedavilerde faydası olan bir yöntemdir ancak sıra dışı ya da mucize gibi tabirlerle anılması doğru değildir.

Embriyo Yapıştırma Yöntemi, tekrarlayan başarısız denemeler yapmış çiftlerle ileri yaştaki kadın hastalarda gebelik oranlarını artırabilmektedir. Uygulama işlemlerinde “Glue” ismi verilen bir yapıştırıcı kullanılmaktadır.

Tekrarlayan başarısız deneme yapmış ve 39 yaşından büyük kadınlarda yaptığımız iki çalışmada aldığımız olumlu sonuçlar nedeniyle bu yöntemi biz de hastalarımıza önerebiliyoruz.

Embriyoların laboratuarlarda kültür sıvıları içerisinde uzun süre yaşayabilme olanağı bulması, gebelik elde edilmesine de olumlu şekilde yansımaktadır.  Yaşanan gelişmelerle birlikte bu yöntemin kullanılması embriyoların kaliteli olanlarının seçilebilmesini ve transfer işleminde daha az embriyo kullanılarak çoğul gebelik ihtimalinin düşmesini sağlar. Bu yöntem embriyoları canlılık bakımından incelenebileceği uygulamalara zemin hazırlar.

Bunların dışındaki bir başka yararı ise preimplantasyon genetiğine yer verilen kliniklerde blastokist iç hücre tabakalarında (Trofoektoderm) Biyopsi yapılabilmesine imkan tanımasıdır. Böylece embriyonik olmayan bu doku herhangi bir etik tartışmaya yol açmamaktadır.

Günümüzde araştırma maksatlı kullanılan bir yöntemdir. Embriyoların ileri gelişim evresine ulaşmasında kültür ortamlarının yetersiz kaldığı iddiası ile 1990 yılı başlarında gündeme getirilmişse de, embriyo gelişimine 5 ila 6. güne dek olanak sağlayan ardışık kültür ortamlarının geliştirilmesiyle birlikte tercih dışı kalmıştır. Endometriyal Ko-kültür yöntemi, tedavinin bir ay öncesinde rahimden endometrial biyopsi ile alınan küçük bir parçanın laboratuarda hücre kültürüyle geliştirilmesi ve embriyoların oluşturulan hücre tabakası üzerinde izlenmesi esasına dayanır.

2003 yılında yayınlanan spandorfer araştırmasında bu yöntemin tekrarlayan başarısız denemeleri yaşayan çiftlerde gebelik oranlarını artırdığı yönünde bir görüş ortaya atılmış ancak bu görüş başka bir araştırma ile desteklenmemiştir. Araştırmayı yetersiz kılan faktör ise rastgele seçilen randomize gruplar üzerinde yapılmaması ve gebelik oranlarının artışında rahimdeki kontrollü travmadan bağımsız bir etki yaratıp yaratmadığının netleşmemesidir.

Tüp Bebek Nedir?

Tüp Bebek gebe kalma problemi yaşayan çiftlerin hastaneye başvurduktan sonra yapılan değerlendirmelerinin ardından, kadından alınan yumurta hücreleri ile erkekten alınan sperm hücrelerinin laboratuvar ortamında suni olarak döllendirilip, elde edilen embriyonun belli bir büyüklüğe geldikten sonra anne rahmine yerleştirilme işlemine denir.

Tüp bebek uygulaması hastanın klinik sonuçlarına göre iki şekilde uygulanabilir. İlki klasik yöntem olan IVF "in-vitro fertilizasyon", ikincisi ise ICSI "Mikroenjeksiyon (İntrasitoplazmik sperm enjeksiyonu)" dur.

Bu iki uygulama dan IVF’nin açılımı, laboratuvar da özel bir ortamda anneden alınan yumurtanın etrafına babadan alınan spermlerin bırakılarak spermlerden biri tarafından yumurtanın döllenmesidir.
Mikroenjeksiyon ise kadından alınan yumurtanın içine erkekten seçilmiş canlı bir spermin enjekte edilmesidir. Günümüzde bu yöntem daha çok tercih edilmektedir.

Tüp bebek tedavisi ile her iki tüpü de tıkalı olan bir hastanın gebelik şansı doğmaktadır. Tüp bebek tedavisi aynı zamanda aşağıdaki durumlarda da kullanılır :

• Endometrioz

• Açıklanamayan kısırlık

• Serviks ile ilgili kısırlık durumları

• Erkek infertilitesi

• Yumurtlama bozuklukları

Yardımcı üreme teknikleri ile aşağıdaki durumlarda daha fazla gebelik şansı vardır :

• İnfertilite ilaçlarına cevap veren, doğal olarak yumurtlayan hastalar

• Sağlıklı bir uterusu olan hastalar

Yardımcı üreme teknikleri ile aşağıdaki durumlarda daha az gebelik şansı vardır :

• 40 yaşın üstündeki kadın hastalar

• Erken menopoza giren ve artık yumurtlamayan kadın hastalar

• Tedavi edilemeyen rahimdeki yara dokuları, fibroid ve polipi olan kadın hastalar

Tüp bebek tedavisi en çok tercih edilen yardımcı üreme tekniğidir. Tedavi süreci kadının normalden çok yumurta üretebilmesi amacıyla yumurtalıklarını uyarması için infertilite ilaçları kullanmasıyla başlar. Yumurtalıklarda folliküller vardır. Bu folliküller içi sıvı dolu keseciklerdir.

Yumurtalar yeteri kadar olgunlaştığında, yumurtalıklardan alınırlar. Yumurtayı içinde barındıran follikül sıvısı alınarak bir kaba yerleştirilir. Yumurtalar mikroskop eşliğinde incelenir. Laboratuardaki kuluçka döneminden sonra, yıkanmış spermler kaba eklenir. Döllenme ve erken embriyo gelişimi bu kapta gerçekleşir. 2 - 3 gün sonra döllenmiş yumurtalar yani embriyolar uterusa transfer edilir. Bu işlem yumuşak ve esnek bir kateter yardımıyla yapılır.

Tüp Bebek tedavisini ilgilendiren riskler ilaç kullanımı ve yumurtaları almak için yapılan operasyonla alakalıdır.

Bu risklerden bazıları :

• Kanama

• Enfeksiyon

• Yakın organların hasar görmesi

• Overlerin Aşırı Uyarılması Sendromu

• Çoğul gebelik riski

Yapılan çalışmalar yardımcı üreme teknikleri ile dünyaya gelen bebeklerde normal yolla dünyaya gelen bebeklere göre daha fazla anormal bir duruma rastlanılmadığını göstermektedir.

Doktorunuz tarafından yapılan ilk değerlendirmenizden sonra, tüp bebek tedavisi başlamadan evvel bir doktor ziyareti daha yapmanız gerekir. Bu ziyaretinizde doktorunuzla tedavi planınız hakkında görüşeceksiniz. Doktor ziyaretlerinizden birinde, bir kateter yardımıyla uterus ölçümünüz alınabilir. Kateter; embriyoyu rahme yerleştirme aşamasında kullanılan ince, esnek bir araçtır. Kateter önce servikse, ardından da rahme girdiği için, ölçüm sayesinde uterusun ölçüleri, şekli ve yönü belirlenebilecektir. Bunun embriyo yerleştirmede faydası vardır. Sizde veya eşinizde olabilecek enfeksiyonları belirleyebilmek için kan testleri yapılacaktır.

Erkekten, analiz edilebilmesi için sperm örneği istenir. Eğer sperm analizinde normal olmayan bir durumla karşılaşılırsa, ileri tetkikler için bir örnek daha istenebilir.

Hemşireler size tedavi planınızı ve ilaçları nasıl kullanmanız gerektiğini anlatır.


Yumurtaları Uyarma:

Tüp bebek tedavi süreci yumurta uyarma işlemini bağlı olarak adet döngüsünde başlar. (kadının adetinden yaklaşık bir hafta önce) Bu dönemde, kadın yumurtalarını uyarmak için GnRH analog ilaçlarını kullanır. Bu ilaç yumurtalıklardaki yumurtaların gelişmesini kontrol eden hormonların serbest bırakılımını etkili bir şekilde azaltır. Adet olduğunuzda vajinal ultrason ve kan testleri yapılarak ilacın yumurta gelişimini azaltıp azaltmadığı kontrol edilir. Eğer azaltmadıysa, ilaç tedavisine bir veya iki hafta daha devam edilir. Yumurtalıkların fonksiyonu geçici olarak tamamen sona erdiğinde, gerçek uyarı tedavisi başlar. Yumurtalık folliküllerini uyarmak için yaklaşık 10 gün boyunca hormon tedavisi uygulanır. Follikül büyüklüklerini belirleyebilmek için tedavi boyunca kan testlerine ve ultrasona ihtiyaç duyulacaktır. İlaç kullanımı yaklaşık 10 - 12 gün boyunca devam eder. Yeterli yumurta uyarımı elde edildiğinde, başka bir hormon olan hCG enjekte edilir. hCH enjeksiyonundan 36 - 38 saat sonra yumurtalar toplanır.


Yumurta Toplama ve Yumurtaların Döllenmesi:

Yumurta toplama işlemi anestezi altında gerçekleştirilir. Yumurta toplama işlemi genelde 20 dakika ile 50 dakika arasında sürer. Folliküllerden alınan sıvı derhal embriyoloji laboratuvarına götürülür. Laboratuvarda yumurtalar özel bir solüsyona konur ve inkubatöre yerleştirilir. İnkubatörde yumurtaların geçireceği zaman, ne kadar olgunlaştıklarına göre değişir. Yumurta toplama günü, erkek sperm örneğini, mastürbasyon ile elde ederek, laboratuvara teslim eder. Sperm örneği, özel durumlarda, merkez dışında da toplanabilir. Özellikle, eşi olmaksızın mastürbasyon ile ev dışı ortamda sperm örneği verme konusunda sıkıntı çekebilecek çiftler evde sperm örneğini elde edebilirler. Sperm elde edildikten sonra en fazla 1 saat içinde merkezdeki embriyologlara teslim edilmelidir, eğer bu süre 1 saatten fazla olursa; erkek örneği merkezde elde etmelidir. Merkez dışında elde edilirse; örnek oda sıcaklığında (aşırı sıcak ve soğuğa maruz kalmadan), ışığı maruz kalmadan tüp bebek laboratuarına teslim edilmelidir. Nadiren gerek olursa, aynı gün 2. Sperm örneği istenebilir. Daha sonraki aşama yumurtaların spermler ile birleştirilmesidir. Yumurtaların döllenme oranı genellikle % 80dir. Yumurtalar alındıktan 24 saat sonra kontrol edilir. Bu sürede döllenme de gerçekleşmiştir. Gerekli görüldüğü halde, bazı embriyolar dondurularak saklanabilir. Eğer tedavi sonrası gebelik gerçekleşmezse, bir sonraki transfer için dondurulmuş embriyolar kullanılabilir. Bu sayede hasta bir daha yumurta uyarma işlemini tekrarlamamış olur. İşlem sonrası 2 - 4 saat içinde hasta taburcu edilir ve 24 saat evde istirahat etmesi istenir. Yumurta toplama işleminden sonra 1 - 2 gün içinde adet ağrısına benzer bel, kasık ağrısı, damla tarzında kırmızı veya kahverengi kanama (hazneden) olması doğaldır. Böyle olabilecek bir kanamanın, rahim içinden olmadığı için gebelik şansı üzerine olumsuz bir etkisi yoktur.

Aşağıda bahsedilen durumlardan herhangi birisi olursa, doktorunuza haber vermeniz gerekebilir:

a) Ölçmekle 38 dereceden yüksek ateş

b) Aşırı vajinal (hazneden) kanama (bir miktar kanama olması normaldir)

c) Çok şiddetli ve devam eden ağrı (bir miktar ağrı olması normaldir)

d) Ardışık 2 günde 1 kilodan fazla kilo alımı

e) İşlemden 8-10 saat sonrasında artan ağrı ile birlikte, idrar yapamama


Embriyo Transferi:

Yumurtalar alındıktan 1 - 3 gün içinde, embriyo transferi yapılır. Transfer edilecek embriyonun sayısı embriyo kalitesine bağlıdır, ancak ülkemizde yasal sınır üçtür. Embriyo transferi işleminden sonra 2 gün dinlenmeniz gereklidir. Embriyo transferinden 12 gün sonra kanda gebelik testi (kanda beta hCG) yapılır. Adet ile uyumlu olduğu düşünülen kanama olmuş olsa da, gebelik testi mutlaka yapılmalıdır çünkü bazen gebelik oluştuğu halde embriyonun rahim içine yataklanmasına bağlı vajinal kanama olabilir. Eğer test pozitifse yani gebelik varsa, yaklaşık 3 hafta sonra ultrasonda bakılır.

Başlangıç olarak çiftler muayeneden geçirilir ve bu güne kadar ki yaşamış oldukları hastalıklar ve tedavileri, varsa gebelik ve doğum olaylarının sonuçları v.b dinlenerek çiftler için bir anamnez formu (Hastanın, hastalığı ve çevresi hakkında verdiği bilgi) hazırlanır. Daha önce yapılan bütün tetkikler ve mevcutsa tedavi raporları incelenerek, gerek duyulduğu takdirde ek olarak istenilen tahliller yeniden yapılır ve sonuçlar bu forma eklenir. Eğer yapılmamış ise erkek için spermiogram (sperm testi) istenir. Bu nedenle erkeğin ilk muayeneye gelmeden önce 3 gün boyunca ilişki yaşamamış (boşalmamış) olması gerekmektedir.anamnez

Tedavi için normal gebelik sürecinde istenilen rutin testler bu tedavi içinde geçerlidir. Çiftlerden istenilen (tam kan sayımı, kan grubu, tsh, hepatit tahlilleri, torch...) gibi ve buna ek olarak anne adayından ultrason incelemesi istenilir. Bunun dışında gerek duyulduğu takdir de rahim filmi hsg tekrar çekilir.

Uygulanan yeni tahliller, eski tahliller ve Jinekolojik Muayene doğrultusunda uygulanacak tedavi yöntemi olan IVF ya da ICSI ye karar verilir. Daha sonra ise tedavinin devamı olan yumurta oluşturma tedavisi ve tüp bebek sürecini oluşturan tedavi ve yöntemler hakkında hasta çiftimize her türlü gerekli bilgiler verilerek sonraki tedaviye başlanacak gün ayarlanıp, çiftimize randevu tarihi verilir.

Önemli Not: Lütfen İlk randevunuza gelirken o güne kadar kısırlık ile alakalı yaptırmış olduğunuz bütün tahliller, film sonuçları, varsa ameliyat raporları v.b gibi tahlilleri yanınızda getiriniz.

TÜP BEBEK KİŞİYE ÖZEL PLANLANMALIDIR


Tüp bebek tedavisi, çiftler için umutlu ve heyecanlı olduğu kadar duygusal ve fiziksel zorlukları da içinde barındıran bir süreçtir. Bu dönemi sadece bir tedavi değil bir süreç olarak ele almak sağlıklı bir yolculuk için ilk ve en önemli koşuldur. Tüp bebek tedavisi süreci tıpkı bizler gibi yegane ve özeldir. Çiftlerin gebe kalma mücadelesi hikayeleri birçok farklı etkene bağlı olarak farklılık gösterebilir. Bu noktada yalnızca doğru değil sizin için en doğru yöntemin seçilmesi gerekir. Doğru bir rehber ve size özel planlanan bir tedavi programı ile hayalinize daha hızlı ve konforlu ulaşabilirsiniz. Mesafeyi düz bir çizgide değil, dolambaçlı bir yolla tamamlamanız gerekebilir. Hatta bu savaşı kazanmak için birden fazla kez savaşmak zorunda kalabilirsiniz. Bu umutlu ve dolambaçlı yolda en keyifli şekilde yürümeniz için deneyimli ekibimizle yardıma ihtiyaç duyduğunuz her an yanınızdayız!

Doktorunuz tarafından yapılan ilk değerlendirmenizden sonra, tüp bebek tedavisi başlamadan evvel bir doktor ziyareti daha yapmanız gerekir. Bu ziyaretinizde doktorunuzla tedavi planınız hakkında görüşeceksiniz. Doktor ziyaretlerinizden birinde, bir kateter yardımıyla uterus ölçümünüz alınabilir. Kateter; embriyoyu rahme yerleştirme aşamasında kullanılan ince, esnek bir araçtır. Kateter önce servikse, ardından da rahme girdiği için, ölçüm sayesinde uterusun ölçüleri, şekli ve yönü belirlenebilecektir. Bunun embriyo yerleştirmede faydası vardır. Sizde veya eşinizde olabilecek enfeksiyonları belirleyebilmek için kan testleri yapılacaktır.
Erkekten, analiz edilebilmesi için sperm örneği istenir. Eğer sperm analizinde normal olmayan bir durumla karşılaşılırsa, ileri tetkikler için bir örnek daha istenebilir.
Hemşireler size tedavi planınızı ve ilaçları nasıl kullanmanız gerektiğini anlatır.
 

Yumurtaları Uyarma : 

Tüp bebek tedavi süreci yumurta uyarma işlemini bağlı olarak adet döngüsünde başlar. (kadının adetinden yaklaşık bir hafta önce) Bu dönemde, kadın yumurtalarını uyarmak için GnRH analog ilaçlarını kullanır. Bu ilaç yumurtalıklardaki yumurtaların gelişmesini kontrol eden hormonların serbest bırakılımını etkili bir şekilde azaltır. Adet olduğunuzda vajinal ultrason ve kan testleri yapılarak ilacın yumurta gelişimini azaltıp azaltmadığı kontrol edilir. Eğer azaltmadıysa, ilaç tedavisine bir veya iki hafta daha devam edilir. Yumurtalıkların fonksiyonu geçici olarak tamamen sona erdiğinde, gerçek uyarı tedavisi başlar. Yumurtalık folliküllerini uyarmak için yaklaşık 10 gün boyunca hormon tedavisi uygulanır. Follikül büyüklüklerini belirleyebilmek için tedavi boyunca kan testlerine ve ultrasona ihtiyaç duyulacaktır. İlaç kullanımı yaklaşık 10 - 12 gün boyunca devam eder. Yeterli yumurta uyarımı elde edildiğinde, başka bir hormon olan hCG enjekte edilir. hCH enjeksiyonundan 36 - 38 saat sonra yumurtalar toplanır.
 

Yumurta Toplama ve Yumurtaların Döllenmesi : 

Yumurta toplama işlemi anestezi altında gerçekleştirilir. Yumurta toplama işlemi genelde 20 dakika ile 50 dakika arasında sürer. Folliküllerden alınan sıvı derhal embriyoloji laboratuvarına götürülür. Laboratuvarda yumurtalar özel bir solüsyona konur ve inkubatöre yerleştirilir. İnkubatörde yumurtaların geçireceği zaman, ne kadar olgunlaştıklarına göre değişir. Yumurta toplama günü, erkek sperm örneğini, mastürbasyon ile elde ederek, laboratuvara teslim eder. Sperm örneği, özel durumlarda, merkez dışında da toplanabilir. Özellikle, eşi olmaksızın mastürbasyon ile ev dışı ortamda sperm örneği verme konusunda sıkıntı çekebilecek çiftler evde sperm örneğini elde edebilirler. Sperm elde edildikten sonra en fazla 1 saat içinde merkezdeki embriyologlara teslim edilmelidir, eğer bu süre 1 saatten fazla olursa; erkek örneği merkezde elde etmelidir. Merkez dışında elde edilirse; örnek oda sıcaklığında (aşırı sıcak ve soğuğa maruz kalmadan), ışığı maruz kalmadan tüp bebek laboratuarına teslim edilmelidir. Nadiren gerek olursa, aynı gün 2. Sperm örneği istenebilir. Daha sonraki aşama yumurtaların spermler ile birleştirilmesidir. Yumurtaların döllenme oranı genellikle % 80dir. Yumurtalar alındıktan 24 saat sonra kontrol edilir. Bu sürede döllenme de gerçekleşmiştir. Gerekli görüldüğü halde, bazı embriyolar dondurularak saklanabilir. Eğer tedavi sonrası gebelik gerçekleşmezse, bir sonraki transfer için dondurulmuş embriyolar kullanılabilir. Bu sayede hasta bir daha yumurta uyarma işlemini tekrarlamamış olur. İşlem sonrası 2 - 4 saat içinde hasta taburcu edilir ve 24 saat evde istirahat etmesi istenir. Yumurta toplama işleminden sonra 1 - 2 gün içinde adet ağrısına benzer bel, kasık ağrısı, damla tarzında kırmızı veya kahverengi kanama (hazneden) olması doğaldır. Böyle olabilecek bir kanamanın, rahim içinden olmadığı için gebelik şansı üzerine olumsuz bir etkisi yoktur.
Aşağıda bahsedilen durumlardan herhangi birisi olursa, doktorunuza haber vermeniz gerekebilir:
a) Ölçmekle 38 dereceden yüksek ateş
b) Aşırı vajinal (hazneden) kanama (bir miktar kanama olması normaldir)
c) Çok şiddetli ve devam eden ağrı (bir miktar ağrı olması normaldir)
d) Ardışık 2 günde 1 kilodan fazla kilo alımı
e) İşlemden 8-10 saat sonrasında artan ağrı ile birlikte, idrar yapamama
 

Embriyo Transferi : 

Yumurtalar alındıktan 1 - 3 gün içinde, embriyo transferi yapılır. Transfer edilecek embriyonun sayısı embriyo kalitesine bağlıdır, ancak ülkemizde yasal sınır üçtür. Embriyo transferi işleminden sonra 2 gün dinlenmeniz gereklidir. Embriyo transferinden 12 gün sonra kanda gebelik testi (kanda beta hCG) yapılır. Adet ile uyumlu olduğu düşünülen kanama olmuş olsa da, gebelik testi mutlaka yapılmalıdır çünkü bazen gebelik oluştuğu halde embriyonun rahim içine yataklanmasına bağlı vajinal kanama olabilir. Eğer test pozitifse yani gebelik varsa, yaklaşık 3 hafta sonra ultrasonda bakılır.

Tüplerin Bağlanması ya da Alınması
Tüp bebek tedavisi gören bazı hastaların tüplerinde tıkanıklık sorunuyla karşılaşılır. Bu tıkanıklığın rahim uçlarında meydana geldiği durumlarda tüplerde salgı birikimi olur ve bunlar embriyolara toksik şekilde tesir eder. Bunun sonucunda ise gebelik elde etme ihtimali %50 oranında azalmaktadır. Söz konusu hastaların yaşadığı bu sorun HSG yöntemi ile anlaşılabilmektedir.

Aynı problem ulltrason değerlendirmesinde görüldüğünde tüplerin alınması ya da bağlanması seçeneklerinden biri uygulanır. Tüplerin alınmasının gündeme geldiği durumlarda laparoskopi kamerası kullanılarak göbek bölgesinden karın içerisine girilmesiyle işlem gerçekleştirilir; işlem yapılamayan durumlarda ise rahimle bağlantısının kesilmesi amacıyla tüpler bağlanmaktadır.


PGT (Preimplantasyon Genetik Tanı)
PGT Yöntemi, tüp bebek tedavilerinin “Çok değil, sağlıklı bebeklerin Dünyaya gelmesini sağlamak” hedefine hizmet eden bir tanı yöntemidir. Bu yöntem sayesinde hastalıklı çocuk sahibi olma riski taşıyan birçok çift transfer öncesinde analiz edilebilmektedir.

PGT Yöntemi ile kromozom bozukluğu sorunundan dolayı düşük yapan ya da tüp bebek tedavilerinde başarısız denemeler yapan, ileri yaşlarda yumurtalarında kromozom anomalilerine rastlanan ve genetik risk taşıyan kadınların sorunları ortaya çıkarılarak tanı konulabilmektedir.

Basit anlatımıyla yöntem uygulamalarında elde edilen embriyolardan birer hücre alınır ve bunlar genetik bakımdan incelemeye alınır. Böylece sağlıksız embriyoların transfer edilme ihtimaline daha en başında engel olunur.

Embriyo Dondurma Yöntemi
Tüp bebek tedavilerinde elde edilen embriyoların daha sonra kullanılmak üzere muhafaza edilebilmesini sağlayan embriyo dondurma yöntemi, tedavilerde başarı ihtimalini yükseltirken, aynı zamanda hastalara ekonomik ve ruhsal açılardan avantaj getirir. Özellikle tekrar kullanılmak üzere çözülme işlemine tabi tutulan embriyolar için hastanın yeni bir işleme alınmaması ciddi bir rahatlıktır.

Uygulanmaya başlandığı ilk yıllarda dondurularak muhafaza edilen embriyoların daha sonra transfer edilmek üzere çözüldüğünde canlılık ve kalite bakımından kayba uğradığı görülmüş ve geliştirilen vitrifikasyon yöntemi ile bu sorunun önüne geçilmiştir.

Embriyo dondurma yöntemi için hastaların izni alınır ve bundan sonra embriyolar belli bir süreyle özel ortamlarda muhafaza edilir. Türkiye’de çıkarılan yasa çerçevesinde 35 yaşından genç hastalara ilk iki denemede 1 embriyo transferi için izin verildiğinden dolayı yöntemin bu hastalar için ayrı bir değeri vardır. Embriyo dondurma işlemine onay veren hastaların embriyoları her yıl yeniden sözleşme yenilenmesi kaydıyla 5 yıllık bir sürede muhafaza edilebilir. Onay vermeyen hastaların embriyoları ise yasalarla belirlenen protokollere bağlı kalınmak suretiyle yok edilir.

Tek Seçilmiş Blastokist Transferi
Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelerde embriyo transfer sayısına kısıtlamalar getirilmektedir. Buna göre Türkiye’de konuyla ilgili yasal düzenlemeler getirilmiş ve 35 yaşından genç hastaların ilk iki tüp bebek denemelerinde 1 embriyo transferi zorunlu kılınmıştır. Tek seçilmiş blastokist transferi yöntemi bu zorunluluğun getirildiği ülkelerde yaşayan hastalar için büyük avantaj olmuştur.

Tek seçilmiş blastokist transferinin en önemli özelliği ise normal yollardan elde edilen gebelikle en çok benzerliğe sahip yöntem olmasıdır. Uygulama işlemlerinde laboratuvarda beş ila altı gün arasında tutulabilen gelişme potansiyeli yüksek embriyoların seçilebilmesi mümkün olabilmektedir. Bu özellik olumlu sonuç alınma ihtimalini yükseltmekte ve çoğul gebelikle karşı karşıya kalınma ihtimalini yok etmektedir.

Mikro-TESE Yöntemi
Bu yöntemin bulunması ve uygulanmaya başlanmasının ardından menide sperm bulunmadığından ötürü çocuk sahibi olmasına imkansız gözüyle bakılan birçok erkek için tedavi mümkün hale gelmiştir. Mikro-TESE Yöntemi’nin tedavi yöntemleri arasına girmesiyle birlikte günümüzde bu hastaların baba olma umudu gerçeğe dönüşmektedir.

Mikro-TESE uygulamalarında özel bir mikroskop yardımıyla testis dokusu incelenir ve buradan alınan örnekler incelenmek üzere laboratuara götürülür. İstenen sonuç alındığında, yani sperm elde edilebildiğinde ise yumurtalara enjekte işlemi uygulanır. Bazı durumlarda ise gerek görüldüğü takdirde dondurma işlemi yapılmaktadır.

Sperm taşıyıcı kanallarında tıkanıklık tespit edilen hastaların hepsinde sperm elde edilirken, rahatsızlık sebebi üretim bozukluğu olan hastaların yarısında aynı başarıya ulaşılabilmektedir.

Embriyo Zarının İnceltilmesi  
Tüp bebek kliniklerine başvuran hastalarda sıklıkla karşılaşılan sorunlardan biri, embriyo gelişimi elde edilmesine rağmen gebelik sonucuna ulaşamamaktır. Genelde bu problemin sebebi embriyonun kendisini çevreleyen zarı yırtamaması ve rahim duvarına (Endometrium) yerleşememesidir. Embriyo zarının inceltilmesi yöntemi bu sorunu çözmek için kullanılmaktadır ve böylece hastaların elde ettiği gebelik oranında anlamlı bir artış görülmektedir.

Söz konusu hastaların tedavisi için kimyasal, mekanik ve lazer yöntemlerinden birine başvurulur. Böylelikle embriyonun çevresindeki zarda küçük bir delik açılır ya da inceltme işlemi uygulanır ve embriyonun dışarı çıkması mümkünleşir.

Tüp bebek gebe kalma problemi yaşayan çiftlerin hastaneye başvurduktan sonra yapılan değerlendirmelerinin ardından, kadından alınan yumurta hücreleri ile erkekten alınan sperm hücrelerinin laboratuvar ortamında suni olarak döllendirilip, elde edilen embriyonun belli bir büyüklüğe geldikten sonra anne rahmine yerleştirilme işlemine denir.

Tüp bebek uygulaması hastanın klinik sonuçlarına göre iki şekilde uygulanabilir. İlki klasik yöntem olanIVF"in-vitro fertilizasyon", ikincisi iseICSI"Mikroenjeksiyon (İntrasitoplazmik sperm enjeksiyonu)" dur.

Bu iki uygulama dan IVFnin açılımı, laboratuvar da özel bir ortamda anneden alınan yumurtanın etrafına babadan alınan spermlerin bırakılarak spermlerden biri tarafından yumurtanın döllenmesidir.

Mikroenjeksiyonise kadından alınan yumurtanın içine erkekten seçilmiş canlı bir spermin enjekte edilmesidir. Günümüzde bu yöntem daha çok tercih edilmektedir.

Tüp bebek kimlere uygulanır?

  • Çiftin korunmadığı ve çocuk isteği olmasına rağmen 1 ila 2 sene içerisinde hamile kalamama durumlarında.
  • Tüplerin her ikisinin de tıkalı olması.
  • Geçirilmiş ağır enfeksiyon, dış gebelik, tüberküloz vb. gibi,
  • Polikistik over sendromu.
  • Erkekte ciddi sperm bozukluğu bulunması (sayı, hareketlilik azlığı).
  • Kadında geç yaş faktörünün oluşturduğu sorunlar.
  • Menide hiç sperm bulunmaması, tıbbi terimle azospermi durumunda.
  • Endometriozis, rahim iç tabakası olan endometriyomun rahim dışında, özellikle yumurtalıklar, karın iç zarı (periton) ve nadiren vücudun diğer bölgelerinde bulunması durumunda
  • Yaygın karın içi yapışıklıkları olan kadınlar.
  • Kadınlarda hormon dengesizliği yüzünden yumurtalıkların ve bazı salgı bezlerinin anormal çalışmaları sonucu ortaya çıkan kompleks bir rahatsızlığa sahip olan hastalarda.
  • İyi huylu ur olarak bilinse de kısırlığa sebep olan myomlar (kistler).
  • Açıklanamayan infertilite. (Bu sebeple hastaya ilk önce aşılama yoluyla tedavi uygulanır, eğer sonuç alınamazsa tüp bebeğe başvurulur.)

Myom Belirtileri Nelerdir?

Myomlar genellikle belirti vermezler. Çok büyük olan myomlar bile bazen belirti vermeyebilirler. Myomların belirtileri yerleşme yerine büyüklüklerine ve gebelik durumuna göre değişiklik gösterebilir. Pelvik ağrı, adet düzensizliği en yaygın belirtileridir. 

Adet miktarında artma ve süresinde uzama yapabilir. Bunun yanında myomlarda adet öncesi lekelenme, ara kanamalar ve uzamış adet görülebilir.

Myom büyüdükçe endometrium dokusunu iter ve dolayısı ile bu dokunun yüzölçümü artar. Kanamaya müsait alan fazlalaştığı için kanamanın miktarı da artar. Başlangıçta kanamanın süresi değişmezken, sadece kaybedilen kanın miktarı fazlalaşır. Daha sonra yavaş yavaş süre de uzamaya başlar. Bu fazla kanamalar bir süre sonra kansızlığa yani "anemi"ye neden olur.

Myomlarda ağrı genellikle degenerasyonlara (yapısının bozulmasına) bağlı ortaya çıkar. Yavaş yavaş artan kasık ağrısı olabileceği gibi akut bir ağrı olarak ortaya çıkabilir. Bazen de hastalar kramp tarzında ağrıdan yakınabilirler. Bel ve kasık ağrısı ve de kasıklarda dolgunluk hissi myomlarla birlikte rastlanan belirtilerdir.

Myom çekirdeği sanki yabancı bir cisimmiş gibi davranır ve rahim bu yabancı cismi atmak için kasılır. Kişi bu kasılmaları ağrı olarak algılar. İleri derecede büyümüş bir myom etrafındaki dokulara ve sinirlere baskı yaparak da ağrıya yol açabilir. Burada daha çok bel ağrısı tarzında yakınmalar görülür.

İdrar kesesine bası yaparak sık sık idrara çıkma gibi üriner belirtiler, kalın bağırsağa bası yaparak kabızlık ve tenezm gibi yakınmalara neden olabilir.

Myomlar bazen kısırlık nedeni olabilirler. Ancak diğer kısırlık nedenleri araştırılıp elendikten sonra myom kısırlıktan sorumlu tutulabilir. Myomların oluştuğu bölge ve büyüklüklerine göre infertilite nedeni olabilirler ancak her myom olan hasta infertilite değildir.

Bazen hastayı doktora getiren neden karnın şişmesi veya büyümesi olabilir. Zayıf hastalar karnındaki şişliği farkedebilirler.

Myom Nasıl Tedavi Edilir?

Myomu olan birçok kadında eğer belirgin bir şikayet yaratmıyorsa tedavi gerekmez. Sadece takip yeterli olur. Bu gibi durumlarda her 6 ayda bir muayene ve ultrason ile hastanın takibi ve değişiklik saptanır ise tedavi gereklidir. Tedavi tıbbi ya da cerrahi olabilir.

Tüm myomların cerrahi ile çıkarılmasına gerek yoktur. Ağrı, basınç hissi, düzensiz ve aşırı kanama yakınmaları olmayan hastaların düzenli kontrolleri yapılarak myom boyutları takip edilir. İleride gebelik düşünen hastalar veya menapoza girecek hastalar bu şekilde takip edilir.

Yakınmalara yol açan ve hızla büyüyen myomlar cerrahi olarak çıkarılmalıdır. Rahim bırakılarak sadece myomların çıkarıldığı ameliyatlara myomektomi denir. Myomun yeri ve büyüklüğü cerrahi işlemin tipini belirler.

Histeroskopi ile Myom Tedavisi

Rahim boşluğuna yerleşen myomlar cerrahi histeroskopi ile çıkarılabilir. Rahme yerleştirilen histeroskop ile sadece rahim içinde yerleşen myomlar çıkarılır.

Laparoskopik Myom Tedavisi (Laparokopik Myomektomi)

Cerrahi laparoskopi rahimin dış duvarında yerleşen myomların çıkarılması için uygulanabilir. İnce bir kesiden laporoskop ile karın içine girilir, ve myomlar çıkarılır. Hastalar genellikle iki gün içinde iyileşir.

Robotik  Myom Tedavisi (Robotik Myomektomi)

Robotik myomektomi ameliyatında myom laparoskopiye göre çok daha küçük kesiler ile yapılır. Robotik cerrahinin avantajları ile çevre doku üzerinde zararı minimize eder. Kesi küçük olduğu ve kanama daha az olduğu için çok daha hızlı iyileşme sağlar. En önemli avantajı çevre dokuyu koruması olan robotik cerrahide gelecekteki gebelik sırasında sorun yaşanma ihtimali neredeyse yok aşamasındadır.

Myomlar çok büyük veya çok sayıda ise diğer yöntemelere göre daha büyük bir girişim olan laparatomi uygulanabilir. Hastanın cerrahiden sonra iyileşmesi dört ila altı haftayı bulur. Myomektomi geçiren hastalar ileride doğum yaparlarsa sezeryan yapılması gerekebilir.

Endometriozis (Çikolata Kisti) Tedavisi

Endometriozun tedavisi semptomlarınıza ve çocuk sahibi olmak isteyip istemediğinize bağlıdır. İlaç, ameliyat veya ikisi ile birden de tedavi edilebilir. Endometriozisin kalıcı bir tedavisi bireysel farklılıklar ve endometriozisin 2 yıllık tekrarlama %20 civarında olmasından dolayı bulunmamaktadır. İlaçla ve veya cerrahi tedavilerin amacı şiddetli ağrıyı gidermek, yaşam konforunu arttırmak ve var ise kısırlık (infertilite) tedavisidir.

Ağrıyı azaltmak için hormon tedavisi uygulanabilir. Hormonlar endometriyal dokunun büyümesini yavaşlatmaya yardımcı olabilir. En çok kullanılan hormon tedavileri arasında; doğum kontrol hapları, gonadotropin-releasing hormone (GnRH) agonistleri, progestin ve danazoldur. Fakat birçok kadın ilaçla tedavi yöntemi ile ağrılarından kurtulamamaktadır; çünkü ilaçlar, ağrıya sebebiyet veren adezyonları veya yara dokusunu ortadan kaldırmaz.

İlaçla tedavi her kadına uygun bir yöntem değildir. Birçok ilaçta hormon tedavisi ile ilgili bazı yan etkiler de mevcuttur. Yine de bazı kadınlar ağrının geçmesini ilaçların yan etkilerine tercih ederler.

Doğum Kontrol Hapları :

Doğum kontrol hapları sıklıkla endometrioz semptomları için hastaya reçete edilmektedir. Bu haplarda var olan hormon adet döngüsünün düzenliliğini; ağrısız ve kısa geçmesini sağlar. Doğum kontrol haplarının endometriozu küçülttüğü veya doğurganlığı arttırdığı konusunda bir kanıt bulunmamaktadır.

GnRH Agonistleri :

GnRH menstural döngüyü kontol altında tutmaya yarayan bir hormondur. GnRH agonistleri insandaki GnRHa benzer nitelikte olan ilaçlardır ama çoğu zaman doğal içerikten daha kuvvetlidirler. GnRH agonistleri yumurtalıkları devre dışı bırakarak östrojen seviyesini düşürürler. Bu prosedür, menopoza benzer geçici bir süreç yaratır.

GnRH agonistleri iğne ile, bir implant ile veya burun spreyi vasıtasıyla ile verilebilirler. Genellikle endometrioz yamaları küçülür ve ağrı hafifler. GnRH cinsel ilişki sırasındaki ağrının da ortadan kalkmasına yardımcı olur. GnRH kullanan kadınlarda sıcak basmaları, baş ağrıları ve vajinal kuruluk olabilmektedir.

GnRH ile tedavi genelde 6 ay civarında sürer. GnRH kullanımınız bittikten 6 - 10 hafta sonra tekrar adet görmeye başlarsınız. Endometrioz semptomları, GnRH kullanmış özellikle de semptomları şiddetli olan kadınların yarısında, tekrar ortaya çıkabilmektedir.

Progestin :

Progestin hormonu endometrioz yamalarını küçültmek için de kullanılır. Progestin doku üzerindeki östrojenin etkileriyle savaşır. Progestin kullanırken adet görülmez. Progestin iğne veya hap şeklinde alınabilmektedir.

Danazol :

Danazol endometriyal dokuyu küçülten sentetik bir hormondur. Hap şeklinde alınır ve adet görmenizi engeller.

Danazol pelvik ağrı ve cinsel ilişki sırasında olan ağrıyı azaltmakta çok işe yarar. İlacı almayı bıraktıktan sonra 6 hafta için endometrioz semptomları genellikle geri döner. Danazolun yan etkileri arasında kilo artışı, sivilcelenme, ses değişikliği ve saç uzaması yer alır.

Danazol tedavisi herkese uygun bir tedavi değildir. Karaciğer, böbrek ve kalp problemi olan bayanlar danazol kullanamazlar.

Endometriozis cerrahisi infertilite tanısı olan hastalarda, çift taraflı çikolata kisti olanlarda, adölesanlarda, yumurtalık rezervi düşük hastalarda, daha önceden tekrarlayan operasyon geçiren hastalarda önerilir. Endometriozis hastanın yaşam konforunu ciddi oranda düşüren bir hastalıktır ağrıların çok yoğun olması ve gündelik hayatını çok etkilemesi durumunda cerrahi tedavi ve ilaç tedavisi beraber önerilebilir. Ağrının azalması ve yaşam konforunu arttırmak açısından en etkin tedavi cerrahidir. 

Cerrahi Endometriozu ve çevresindeki yaralı dokuyu almak için yapılabilmektedir. Sağlıklı yumurtalıklar ve normal fallop tüpler olası bir hamilelik şansını arttırmak amacıyla içeride bırakılır.

Operasyon hem ağrının giderilmesi hem de kısırlık tedavisi açısından başarılıdır ancak semptomlar zamanla geri dönebilmektedir. Birçok hastada, hastalığın tekrarlamasını önlemek için hem operasyon hem de ilaçla tedavi uygulanmaktadır. Operasyon geçirmiş kadınların üçte birinde 5 yıl içerisinde tekrar bir ameliyat ihtiyacı ortaya çıkabilmektedir. Hastanın ağrısı çok şiddetli ve geçmiyorsa, çocuk sahibi olmak istemiyorsa doktor rahim, tüpler ve yumurtalıkların alınmasını önerebilir. Bu operasyondan sonra hasta bir daha adet görmez ve hamile kalamaz. 

Endometriozis Cerrahisi Lapatomi ile açık şekilde yapılabileceği gibi laparoskopik olarakta kapalı yöntemle de yapılabilmektedir. Ancak gelişen teknoloji ve tedaviler ile Endometriozis cerrahisinde altın standart Robotik Cerrahidir.

Yumurtalık rezervine zarar vermemek: Endometriozis cerrahisi sıklıkla kısırlık tedavisi için uygulanmaktadır. Cerrahın deneyimi endometriozis cerrahisinde çok önemlidir. Endometriozis cerrahisinde kist duvarı dışında bulunan yumurtalık dokusuna zarar verilmemesi gerekir. Endometriozis cerrahisinde robotik cerrahinin altın standart olmasının en önemli nedenlerinden biri küçük kesiler, 3 boyutlu görme ve içeride kolların insan bileği gibi hareket edebilme kabiliyeti dolayısıyla çevre dokuya minimum zararı verir. Yumurtalık dokusu zarar görürse burada bulunan yumurtalar zarar görebilir ve hasta ileride erken menopoz ve kısırlık sorunuyla karşı karşıya kalabilir. Yumurtalıklara, tüplere ve rahim dokusuna zarar vermemek, çikolata kisti cerrahisinde en önemli noktalardır. 

Yapışıklıkların açılması: Çikolata kisti adı gibi tatlı değil ama maalesef çikolata gibi yapışkandır. Ağrıların yoğun yapışıklıklar ile ilgisi yoğundur. Cerrahi sırasında bu yapışıklıkların açılması ve düzeltilmesi gebelik tedavisi ve ağrıların azalması için büyük önem taşımaktadır. 

Derin yerleşimli endometriozis nodüllerinin çıkartılması:  Endometriozis sadece rahim içerisinde oluşmaz. Derin endometriozis vajen ile rektum arasındaki rahim bağları, bağırsak, idrar kanalları ve veya karının derinlerinde yayılması durumudur. Derin İnfiltratif Endometriozis olarak tanımlanan bu durumda sadece kadın hastalıkları değil genel cerrahi üroloji birimlerinde ilgilendiren multidisipliner yaklaşım gerektiren bir cerrahidir. 

“Derin infiltratif endometriozis” Cerrahisinde doktorun deneyimi büyük önem taşımaktadır. Ameliyat esnasında rahim ve bağırsak arasındaki bölgeyi ve üreteri serbestleştirmek gerekir. Şiddetli kasık karın ağrısına yol açan derin endometriozis tedavisinde sadece çikolata kisti ve yumurtalık kistlerinin çıkartılması yeterli olmayacaktır derin infiltatif endometriozis nodullerinin de çıkartılması gerekmektedir. Derin endometriozis cerrahisinde çevre doku sinir ve organlara zarar vermemek çok büyük önem taşımaktadır. Bu yüzden derin endometriozis cerrahisi deneyimli doktorlar tarafından yapılmalıdır. Cerrahi tedavi olarak robotik cerrahi riski minimize etmektedir. Ancak deneyimli bir doktor ile laparoskopik cerrahi yapılarakta aynı tedavi uygulanabilir. 

Yumurtallık Kisti için Doktora Ne Zaman Gitmeli?

Ani ve şiddetli karın veya pelvik bölgesinde ağrı

Ateş ve kusmayla beraber ağrı hissiyatı varsa bir an önce doktorunuza başvurmanız gerekmektedir.

Bu semptomlarınız ve soğuk, nemli cilt, hızlı hızlı nefes alma, hafif baş ağrısı veya zayıflık gibi diğer semptomlarınız da olabilir, doktorunuza danışınız.

Yumurtalıklarda her ay kiste benzer şekilde folliküller oluşur. Folliküller östrojen ve progesteron hormanlarını üretir ve yumurtladığınız dönemde yumurtayı serbest bırakır. Bazen aylık normal bir follikül büyümeye devam eder, bu durumda buna fonksiyonel kist denir. Bu demektir ki, bu kist adet döngüsünün normal fonksiyonu sırasında oluşmuştur. 

2 çeşit fonksiyonel kist vardır :

Folliküler Kist : Adet döngüsünün ortasına doğru, beyninizdeki hipofiz bezi LH hormonu salgılar, ve bu folliküle yumurtayı serbest bırakmasını bildirir. Herşey plana uygun gittiğinde, yumurta follikülden çıkar ve döllenmenin gerçekleşeceği fallop tüplerine doğru yolculuğuna başlar.

Folliküler kist LH artışı gerçekleşmediği zaman oluşur. Sonuçta follikül çatlamaz ve yumurtayı serbest bırakmaz. Onun yerine büyür ve kiste dönüşür. Bu tarz kistler genelde zararsızdır, nadiren ağrı yapar ve genellikle 2 - 3 adet döngüsü dahilinde kendiliğinden yok olurlar.

Korpus luteum Kisti : LH hormonu artığında ve yumurta serbest bırakıldığında, çatlamış follikül, gebelik olması için, daha büyük miktarlarda östrojen ve progesteron üretmeye başlar. Bu değişmiş follikül artık Korpus luteumdur. Ancak bazen, yumurtanın çıkış kapısı tıkanır ve follikülün içine sıvı birikerek korpus luteumun kist oluşturmasına sebep olur.

Bu kist genellikle birkaç hafta içinde kendiliğinden geçse de, 7 cmlik bir kist de oluşturarak; iç kanama yapabilir, yumurtalığın dönmesine sebep olabilir, kan teminini engelleyebilir ve karın ağrısına neden olabilir. Eğer kanla dolarsa, kist parçalanarak iç kanamaya ve ani şiddetli bir ağrıya sebep olabilir.

Büyük bir yumurtalık kisti karında rahatsızlık hissi verebilir. Eğer büyük bir kist idrar kesesine baskı yapıyorsa, daha sık idrar yapma ihtiyacı duyabilirsiniz.

Bazı kadınlarda semptomu olmayan ama pelvik muayene esnasında keşfedilen kistler gelişebilir. Menopoz sonrası oluşan kistik yapılar kanser öncüsü olabilirler. Bu faktörler düzenli muayeneyi önemli kılmaktadır.

Aşağıdaki kist çeşitleri fonksiyonel kistlere göre daha nadirdir :

Dermoid Kist : Bu kistler, insan yumurtalarını üreten hücrelerden oluştukları için, içlerinde saç, deri, diş gibi dokuları barındırabilirler. Nadiren kanserlidirler, ama büyüyerek yumurtalığı normal yerinden edebilirler. Bu, yumurtalık torsiyonu olarak adlandırılan, yumurtalığın ağrılı bir şekilde dönmesi ihtimalini arttırır.

Endometrioma (Çikolata Kisti) : Bu kistler endometriozun bir sonucu olarak gelişirler. Endometrioz rahim iç tabakasında bulunan ve her ay adet kanaması şeklinde dışarıya dökülen endometriumun vücutta rahim dışında bir yere yerleşmesidir. Bu doku yumurtalığa yapışarak orada büyüyebilir.

Kistadenom : Bu kistler yumurtalık dokusundan oluşurlar ve içlerinde suya benzer bir sıvı veya sümüksü bir materyal vardır. 17 cme kadar büyüyebilir ve yumurtalık torsiyonuna neden olabilirler.

Pelvik muayene esnasında bir kiste rastlanabilir. Eğer kistten şüphelenilirse, doktorunuz kistin niteliği ve tedaviye ihtiyacınız olup olmadığını belirlemek için ileri testler isteyebilir.

Genelde doktorlar kistin teşhisi için birçok soru yöneltirler

  • Şekil
  • Büyüklük
  • Bileşim : İçi sıvı doluysa, tekbir çeşit sıvı mı yoksa karışık mı?

Kistin niteliğini belirlemek için doktorunuz aşağıdaki prosedürleri gerçekleştirebilir :

Gebelik testi : Pozitif bir gebelik testi, kistin Korpus luteum olduğunu belirtebilir.

Pelvik ultrason : Bu alet ile karın üstünden veya vajina içinden rahmin ve yumurtalıkların görüntüsünü verir.

Laparoskopi : Laparoskop yardımıyla doktorunuz yumurtalıkları görebilir ve kisti alabilir.

CA 125 Kan Testi : Eğer bir kısmı katı olan bir yumurtalı kistiniz varsa, kanser riskiniz de vardır ve doktorunuz CA 125 kan testi isteyebilir. CA 125 kan testi aynı zamanda endometrioz gibi kanserli bir durum teşkil etmeyen zamanlarda da istenebilir.

Tedavi yaşınıza, kistin niteliğine ve büyüklüğüne ve şikayetinize göre değişebilir. Doktorunuz şunları tavsiye edebilir :

Gözlemleme : Eğer üreme yıllarınızda iseniz, şikayetiniz yoksa ve ultrasonda basit içi sıvı dolu bir kistiniz çıktıysa; doktorunuz beklemeyi ve 1 - 3 ay içinde tekrar muayeneyi önerebilir. Gözlemleme ultrason eşliğinde düzenli takibi içerir.

Doğum Kontrol Hapları : İleriki adet dönemlerinde yeni kistlerin oluşumunu engellemek için doktorunuz doğum kontrol hapı önerebilir. Doğum kontrol hapları ile yumurtalık kanserine yakalanma ihtimaliniz de düşer.

Operasyon : Eğer kist büyükse, fonksiyonel kiste benzemiyorsa ve büyümeye devam ediyorsa, doktorunuz operasyonla bunu almayı da önerebilir.

Bazı kistler kistektomi olarak bilinen yumurtalığın alınmasına gerek kalmadan alınabilirler. Doktorunuz zarar görmüş bir yumurtalığı alıp, zarar görmemiş olanı bırakmayı da önerebilir. Buna da ooferektomi denir. Her iki prosedürde de doğurganlığınıza bir zarar gelmez. En azından bir yumurtalığı almamak ile östrojen üretimi devam eder.

Eğer kistiniz kanserliyse, doktorunuz histerektomi yani hem yumurtalıkların hem de rahmin alınmasını önerir. Menopozdan sonra kanserli kist oluşumu artar. Sonuçta çoğu doktor menopozdan sonra oluşan kistik yapıları için operasyonu önerir.

Korunma

Yumurtalık kistinin büyümesini engellemenin kesin bir yolu olmasa da, düzenli pelvik muayeneler ile erken teşhis yapılabilir. Ayrıca, aylık menstural döngünüzdeki değişikliklere dikkat edin, semptomları gözlemleyin ve olumsuz bir durumda doktorunuzla temasa geçin.

Menopoz Dönemi 
Kadınların hayatlarındaki önemli dönemeçlerden biri olan menopoz, akıllara sık sık kadınlarda menopoz nedir sorusunu getirmektedir. Âdet kanamalarının kesilmesi ve doğurganlığın bitmesini anlatan bu sözcüğün gerçek kelime anlamı ise son âdet kanaması demektir. Ortalama olarak 40 yaşlarında kadınlardaki yumurtalıklar, beyinden gelmekte olan ikazlara daha az cevap verirler ki bu döneme klimakterium dönemi denir.

Bir kadın hayatının ortalama üçte biri menopoz döneminde geçmekte olup kadınlarda menopoz yaşı antik çağlardan günümüze kadar fazla bir değişime uğramamış olup dünya genelinde 45 ile 55 civarındadır. 40 yaş öncesi oluşan menopoz durumu erken menopoz olarak tanımlanır. Bu dönem genel anlamda hayatın doğal aşamalarından biridir.

Fakat kadınlardaki menopoz döneminin başlamasıyla bazı farklılıklar hayatı derin ve olumsuz bir şekilde etkiler. Bu durum birçok hastalığın oluşmasına ve yaşam kalitesinin azalmasına sebep olur. Gelişen tıp ile menopozun kadınlar üzerinde yarattığı en aza indirilmeye başlanmıştır bu yüzden eskiden olduğu gibi kadınlar menopoz olmalarını seyretmemektedirler.

Menopozla ilgili olarak en çok merak edilenler arasında kadınlarda menopoz belirtileri hiç şüphesiz büyük yer tutmaktadır. Bu dönemde kadınlardaki östrojen hormonun salgısının azalarak buna bağlı olarak da yumurtalamanın azalması veya durması söz konusudur. Bu durum, ateş basması, çarpıntı, terleme, halsizlik, depresyon, kemik erimesi, damar sertliği gelişme eğilimi, cinsel ilişki isteksizliği, cinsel organda kuruluk, ağrılı ilişki ve idrar kaçırmaya neden olabilen idrar yollarında atrofi meydana gelmektedir.

Ruhsal yönden de belirtiler gösteren menopoz, kolay sinirlenme, uykusuzluk, ruhsal gerginlik, unutkanlık, içe kapanma ve cinsel isteksizlik gibi durumlara neden olmaktadır. Fakat bu durumlar sadece menopoz belirtisi olarak değil, başka hastalıkların habercisi olarak da belirti gösterebilir. Bu tür belirtiler ihmal edilmemeli ve kesinlikle uzman hekime başvurulmalıdır.

Oldukça merak unsuru olan kadınlarda menopoz dönemi ne kadar sürer sorusunun tam bir cevabı yoktur. Bu durum her kişide farklılık göstermektedir. Normal de 3-5 arasında yıl arasında geçmektedir. Fakat bu kişiye bağlı olarak kimi insanda 10 yılda kimi insanda 1 yılda geçebilir.Menopoz dönemindeki bir kadında kemik kütlesinde azalma olur ve kemik yıkımı artar. Bunun yanı sıra sıklıkla alt üriner sistem enfeksiyonları görülür. Bir diğer yandan en önemli sorunların başında ise kalp ve damar hastalıkları gelir. Bu durum östrojen hormonunun azalması ile alakalıdır.

Cinsel isteğin menopozdan dolayı oluşmadığı bilinmesi gerekmektedir. Çünkü kadın için cinsellik öğrenilen bir davranış türüdür. Dolayısı ile kadınlarda menopoz sonrası cinsellik, eskisine oran ile daha renkli bir hal alabilir ki bu da son derece doğaldır. Fakat menopoza giriş evresinde meydana gelebilecek depresyon ataklarında ve uyum aşamasında cinsel istekte düşüş yaşanabilir. Bu durumda paniğe kapılmadan doğru yöntemler ile destek alarak ve tedavilere başvurarak kurtulmak mümkündür.

Tek başına üstesinden gelmenin oldukça zor olduğu kadınlarda menopoz dönemi sürecinde kişinin çevresindeki kişilere de büyük görevler düşmektedir. Bu dönem içerisinde eş ve çocukların anlayışlı olmaları ve kadına yardımcı olmaları oldukça önem taşımaktadır ki bir kadın bu zorlu süreci yakınlarının yapacağı destek ve teselliler sayesinde kolay karşılayabilir.

Sonuç olarak kadın, adetten kesilmesi ve doğurganlık özelliğini kaybetmesi dolayısı ile büyük bir sıkıntıya girer ki ayrıca yaşadığı fiziksel ve ruhsal sıkıntılar bu dönemi oldukça zor hale getirmektedir

İdrar kaçırma (üriner inkontinans) nedir?

İstemsiz olarak idrar kaçırma, belirli yaş limitleri hariç (örneğin 2 yaşından küçük olmak) her zaman araştırılması gereken bir durumdur.  Bu araştırmalar sonucunda, idrar kaçırmanın tipi belirlenir ve buna yönelik tıbbi veya cerrahi tedavi yapılır.

İdrar kaçırmanın tipleri nelerdir?

Stres tipi idrar kaçırma Öksürme, hapşırma ve egzersiz gibi fiziksel aktiviteler esnasında düşük miktarda idrar kaçırma olur.

Sıkışma tipli (urge) idrar kaçırma mesane dolu veya boş iken aniden gelişen tuvalete gitme isteğinden sonra gelişen istemsiz idrar kaçırmadır. Özellikle su sesi (örneğin bulaşık yıkama), soğuk içecekler veya soğuğa maruz kalmak, bu durumu tetikleyebilir.  Beklenmedik zamanlarda hatta uykuda da ortaya çıkabilen bu durumda, fazla miktarda idrar kaçırma görülür.

Karma (mikst) idrar kaçırmada stres ve sıkışma tipli idrar kaçırma durumları, birlikte görülmektedir

Fonksiyonel idrar kaçırma: Fiziksel yetmezlik, harici engeller veya bireyi tuvalete gitmekten alıkoyan düşünme veya iletişim bozukluklarına bağlı olarak zamansız idrar kaçırmadır. Hareket kısıtlılığı, diyabet, kalp yetmezliği, hiperkalsemi (kandaki kalsiyum seviyesinin normalin üstünde olması), atrofik üretrit, konstipasyon (kabızlık), akut konfüzyon (bilinç bulanıklığı) gibi durumlarda görülebilir. Bazı vakalarda tetikleyici neden, geçici veya geri dönüşümlüdür.

Taşma idrar kaçırması mesane çıkımını engellenmesi veya mesane kasının kasılamamasına bağlı tam dolu mesane nedeniyle, beklenmedik düşük miktarda idrar kaçırmadır.

Geçiçi idrar kaçırma Sıklıkla enfeksiyon veya bazı ilaçların ilaç kullanımına bağlı olarak ara sıra idrar kaçırma durumudur.

Devamlı idrar kaçırma Sıklıkla pelvik cerrahiyi takiben ya da zor doğum sonrasında gelişen fistüller, devamlı idrar kaçırmaya neden olabilir.

Sıklıkla duygu durum bozuklukları veya depresyon gibi nedenler, idrar tutma kontrolünün kaybına sebep olabilir. Ani korku veya duygu değişikliklerine idrar kaçırma eşlik edebilir.

Gülerken idrar kaçırma: Genellikle küçük kız çocuklarında olmak üzere, nadiren görülmektedir. Gülme esnasında veya hemen sonra kısmi veya tam bir işemenin ortaya çıkmasıdır.

Cinsel ilişki esnasında idrar kaçırma Vajinal penetrasyon veya orgazm esnasında (cinsel eşli veya mastürbasyon) ortaya çıkan idrar kaçırmadır

Bu tip idrar kaçırmanın ideal tedavisi, cerrahidir. Bu amaçla da en sık ve en etkili cerrahi tedavi, idrar yolu altına yama yani meş konulmasıdır. Küçük bir balık ağını andıran bu yama, üretrayı destekleyerek idrar kaçırmayı da engeller. Bu yama 4 şekilde konulabilir:

TVT (Tension free Vaginal Tape):

Vajinal yoldan operasyon yapılır. Üretra altına yapılan 1cm’lik küçük bir kesiden iğne ile girilerek yama üretra altına yerleştirilip, yama kollarının pubik kemik arkasında kalması sağlanır.

TOT (Trans Obturator Tape):

Vajinal yoldan operasyon yapılır. Pelvisin her iki yanındaki “obturator” delikten kanca ile girilerek, yama üretra altına yerleştirilir.

Miniaskı: Vajinal yoldan operasyon yapılır. Uzunluğu 20 cm’den kısa, genişliği ise yaklaşık 1 cm olan yama parçasının üretra altına yerleştirilmesidir. Bu cerrahide kısa bir yama kullanıldığı için uzun anatomik mesafeler kat edilmez.

Prepubik askı: Vajinal yoldan operasyon yapılır. Üretra altına yapılan 1cm’lik küçük bir kesiden iğne ile girilerek yama üretra altı yerleştirilip, yama kollarının pubik kemiğin ön kısmında kalması sağlanır.

Yerleştirilen yamanın vücut tarafından üstünün kapatılamamasına bağlı olarak yamanın bir kısmının görünür olması (ekskursiyon) halidir.  Sıklıkla yaşamı tehdit eden bir durum değildir. Lokal anestezi altında görünen kısmın kesilip, dokunun basitçe dikilmesi yeterlidir. Yamanın görünen boyutu 0.5cm’den daha küçükse ve hasta menapozda ise cerrahiye gerek duyulmaksızın östrojenli krem tedavisi de yeterli olabilir.

Özellikle operasyon sırasında kancanın hayati öneme sahip bir damarı zedelemesi durumunda kanamalar ortaya çıkabilir. Operasyon sonrasında idrar yapamama, karın ve kasık ağrısı, fistüller, ayakta hissizlik ve yürümeade zorlanma ortaya çıkabilir. Bu operasyonun tam donanımlı bir merkezde ve alanında uzmanlaşmış doktorlar tarafından yapılması çok önemlidir.

“Burch kolposüspansiyon” işlemi bunlardan birisidir. Hangi operasyonun hangi hastaya yapılacağına hastanın değerlendirilmesinden sonra karar verilmektedir.

Bu tetkik uygun hastalarda yapılmalıdır. Örneğin daha önce idrar kaçırma nedeniyle ameliyat olmuş ancak şikayeti devam eden hastalar, ani işeme hisli idrar kaçırması olanlar, ileri derecede genital organ sarkması olanlar, bu konuda net olmayan şikayetleri bulunanlar; idrar retansiyonu hikayesi ( mesane dolu olmasına rağmen idrarın atılamaması), hastanın 65 yaşından büyük olması, geceleri idrar kaçırma, bilinen veya şüphelenilen nörolojik hastalık varlığında bu tetkiklere başvurulabilir.

Stres tipi idrar kaçırmada medikal tedavinin yeri konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Özellikle aşırı aktif mesane olarak adlandırılan ani işeme hisli idrar kaçırmada ilaç tedavisi planlanabilmektedir.

İdrar kaçırmanın medikal tedavisinde ilaçların bazı yan etkileri olabilmektedir. Bunlar şöyle sıralanabilir: 

  • Ağız kuruluğu
  • Kabızlık
  • Görme bulanıklığı
  • Baş ağrısı
  • Sersemlik hissi
  • Bilinç bulanıklığı
  • Yorgunluk
  • Hafıza bozukluğu
  • Psikotik davranış
  • Uykusuzluk
  • Bulantı
  • Taşikardi ( Kalp atım hızının artması)
  • Ortostatik hipotansiyon (Ayağa kalkınca tansiyonun düşmesi)
  • Delirium adı verilen ruhsal bozukluk

İdrar kaçırmanın medikal tedavisindeki ilaçlar kimlerde kullanılmamalıdır?

  • Kapalı açılı glokom
  • Myastenia gravis adı verilen kas hastalığı
  • İleti bozukluğu olan kalp hastalıkları
  • GİS obstrüksiyonları (Mide ya da bağırsak tıkanıklıkları) durumunda bu ilaçlar kullanılmamalıdır.

Hastanın şikayetlerinin geçmesi durumunda ilacın ne zaman kesilmesi gerektiği konusunda net bir bilgi yoktur.  Çünkü ilaç alımını durdurduktan kısa bir süre sonra belirtiler tekrar ortaya çıkabilmektedir. Hastanın da onayı alınarak şikayetlerin bitme tarihinden 3 ay sonra bu ilaçların kesilmesi uygundur.

Bunların hepsini robot yapıyosa doktor nerde dediğinizi duyar gibiyiz. Robotun karar verme ve hangi bölgeye hangi işlemi yapcağı ile ilgili bilgisi olmadığı için robotik cerrahide de tüm cerrahilerde olduğu gibi ameliyat doktorun elleri, bilgisi ve tecrübesi ile gerçekleşir robot sadece gelişen teknoloji ile riskleri azaltmak ve hastanın hızlıca gündelik yaşama dönmesini kolaylaştırmak için önerilen bir cerrahi yöntem.

Robotik cerrahi riskli ameliyatlarda özellikle hassas bölgelere yerleşmiş myom, endometriozis kanser gibi dokuları çıkartmak ve temizlemek için cerrahide altın standarttır. Robotik Cerrahi'de Single port (İzsiz Ameliyatı) ilk başlatan doktor olan Prof. Dr. Fatih Şendağ  Endometriozis (Çikolata Kisti), Histeroskopi (Rahim alınması) başta olmak üzere myomektomi (myomların alınması) fallop tüplerine ait cerrahi girişimler, idrar kaçırma, vajen sarkması, rahim sarkması ve kanser cerrahisinde robotik ameliyatlar konusunda uzmandır. 

Karın duvarı üzerinde 1 cm den küçük kesilerle çalışıldığı için ameliyat sonrası açık cerrahiye oranla hastanın daha az ağrısı olur ve çok daha hızlı iyileşme sağlar. Hastanede kalış süresi azalır ve günlük hayata hızlıca dönmeyi sağlar. Küçük kesiler ile yapıldığı için çevre dokuya zarar verme riski neredeyse tamamen ortadan kalkar ancak açık cerrahide bu risk halen mevcuttur. Daha az kan kaybı nedeniyle ileri yaştaki ve veya riskli hastalarda robotik cerrahi riski minimuma indirir. 

Laparoskopik cerrahide kamera ve cerrahi kolların hareketleri kısıtlıdır. Ancak robotik cerrahide kamera ve cerrahi kollar çok daha esnek ve kapsamlıdır. Laparoskopik cerrahide kamera netliği daha azdır robotik cerrahide ise üç boyutlu ve daha net bir görüntü alınabilmektedir. Laparoskopik cerrahide doktorun el titreşimleri laparoskop cihazlarına yansırken robotik cerrahide böyle bir ihtimal yoktur ve çevre dokuya zarar verme riski robotik cerrahide yok denebilecek kadar azdır. Kanser cerrahisi gibi uzun operasyonlarda robotik cerrahide doktor oturarak yaptığı için hata yapması ve odak dağılması ihtimali ortadan kalkar. Hasta tüm etmenler sebebi ile daha hızlı iyileşir ve çok daha az ağrı yaşar. 

İzsiz Myomektomi Ameliyatı Yapılabilir mi?

Evet izsiz myomektomi ameliyatı yapılabilir. Single Port yöntemi ile laparoskopik cerrahi ve rabotik cerrahi Türkiye’de ilk olarak Prof. Dr. Fatih Şendağ tarafından gerçekleştirilmiştir. İzsiz Myomektomi Ameliyatı Single Port yöntemi göbek deliğinden ameliyatın gerçekleştirilmesidir. Doğal çukur olan göbek deliğinden laparoskopik veya robotik cerrahi enstürümanları ile myomektomi ameliyatı yapılabilir. Tabiki kesi tüm yöntemlere göre hiç görünmeyecek bir yerde ve küçük olduğu için hem çok daha hızlı iyileşir hem enfeksiyon riski çok daha az olur hem de çok daha hızlı iyileşme sağlanır.

Robotik cerrahi laparoskopik cerrahi ve açık cerrahinin en iyi yönlerini birleştiren cerrahi yöntemdir. Laparoskopi ile alınamayacak kadar büyük myomların alınmasında robotik cerrahi yapılması açık cerrahinin daha büyük kesi daha yüksek kan kaybı ve çevre dokuya zarar gibi etkenlerin olmasını önler. Aynı zamanda daha fazla hareket ve görüntü kabiliyeti de laparoskopik cerrahide ki komplikasyonları önlemeyi sağlar. 

Myom ameliyatlarındaki en önemli riskler rahmin yırtılması ve gelecek gebeliklerin oluşabilecek sorunlardır. Robotik Myomektomi ile bu ihtimaller neredeyse sıfıra indirgenmektedir. 

2 adet 10 mm ve iki adet 8 mm lik kesi ile robotik enstrumanlar hastaya yerleştirildikten sonra myomların olduğu bölgeye kesi yapılır. myomlar rahim duvarından ayrıldıktan sonra 2 ila 3 kat halinde rahim duvarı tamir edilir ve çıkartılan myomlar parçalanarak açılan küçük delikten çıkarılır.

Robotik myomektominin en büyük avantajı gelecekte oluşabilecek gebelikler için en güvenli yöntemdir. Kesiler küçük olduğu için ağrı, kan kaybı az olur. KEsiler çok küçük olduğu için yara izi yok denebilecek kadar azdır. Aynı gün taburcu imkanı ve daha hızlı gündelik yaşama dönüş sağlar.

Bu yöntemde göbek deliğine yakın ufacık bir kesi yapılır, abdomen karbondioksid gazıyla şişirilir. Pelvik boşluğa laparoskop denilen alet yerleştirilerek rahim, yumurtalıklar ve komşu pelvik organların görüntüsü alınır. Sonrasında operasyon abdominal duvara yapılan diğer küçük kesilerden yapılır. Myom rahim duvarındaki ekstra küçük kesilerden veya vajinaya açılan küçük bir kesiden çıkartılır. (Kolpotomi)

Laparoskopi laparotomiye göre daha küçük kesiler kullanır, böylece post operatif iyileşme süreci kısalır. Bazı cerrahların myom büyüklüğü ve sayısı konusunda ne zaman laparoskopi uygulanabileceğini belirlemek için belli kuralları vardır. Ancak bu konuda bir fikir birliği yoktur. Bir cerrah bu tekniği sadece rahim dışındaki ve ulaşması kolay myomlar için kullanabilir. Deneyimli bir cerrah çok büyük myomları bile laparoskopi ile çıkarabilir.

Laparoskopik myomektomide genellikle hastanede yatış gerekmez, ve iyileşme süreci birkaç gün ile 2 hafta arasındadır. Açık cerrahiye göre çok önemli avantajları vardır.

Submukozal myomları yani rahim boşluğunda şişen ve çıkıntı yapan myomları tedavi etmek için histeroskopik myomektomi önerilebilir.

Histeroskopik myomektomide genel veya spinal anestezi uygulanır. Vajinadan içeri rezektoskop denilen küçük, ışıklı bir alet sokulur, bu alet dokuları kesebilir. Aletin ekinde bir tüp vardır, bu tüp temiz bir sıvı salıverir ve rahim boşluğunu genişletir, böylece rahim duvarlarının incelenmesi mümkün olur.

Takiben, rahim boşluğunun yüzeyi ile uyum sağlayana dek rezektoskop yardımıyla myom parçalanır. Alınan doku rahmi genişletmeyi sağlayan sıvı ile yıkanarak temizlenir.

Histeroskopik myomektomide genellikle hastanede yatış gerekmez, iyileşme süreci bir haftadan azdır.

Abdominal myomektomi genel anestezi altında yapılır. Bir veya iki kesi yerinden rahim boşluğuna ulaşılır:

- Dikey kesi : Karnın ortasından başlayarak göbeğin altındaki kasık kemiğine kadar uzayan bir kesidir. Dikey kesi cerraha rahme ulaşması konusunda daha büyük olanak sağlar ve kanamayı azaltır. Bazı cerrahlar eğer rahim 16 haftalık bir gebelik taşıyormuş gibi genişlemiş gibiyse dikey kesinin kullanılmasını önerirler. Bu kesi aynı zamanda myom rahim ve pelvik duvar arasında bir bağ dokusunduysa kullanışlıdır.

- Yatay kesi : Kasık kemiğinin üstünde bir kesidir. Doğal cilt çizgilerini takip ettiğinden dolayı, daha ince bir yara, daha az ağrıya sebep olur. Ancak pelvise ulaşım olanağı daha azdır; bu durum da rahim büyükse veya bozulmuşsa önemli bir konudur.

Operasyon esnasında cerrah rahmi görsel olarak, myomları da el yardımıyla inceler. Rahimde myom seviyesine kadar bir kesi açar, myomu aletlerle tutar ve onu normal rahim dokularından çekerek alır. Daha sonra da rahmi onarır.

 

Operasyon sonrası medikal ekip üyeleri hasta odasında durumunuzu gözlem altında tutarlar. Anestezinin etkileri geçtiğinde de gözlem için odanıza geçersiniz.

Ağrıyı kontrol altında tutmak için morfin ve benzeri ilaçlar verebilir. Artık birçok hastanede kendi denetiminizde olan ağrınız olduğunda bir düğmeye bastığınız ve damarınıza yatıştırıcı gönderilen sistemler mevcuttur.

Genellikle ertesi gün damar yolundan alınan ilaçlar yerine ağızdan alınan ilaçlara geçiş yaparsınız. Sıvı alabilene dek serum takılabilir ve hemen katı gıdalar tüketmeye başlayamazsınız. Medikal ekip üyeleri bir an önce yürümeye başlamanız konusunda sizi teşvik ederler çünkü bu sayede post operatif komplikasyon riski azalır.

Hastaneden taburcu olurken doktorunuz ağrı kesici reçetesi verir, kesi yerine nasıl dikkat edeceğiniz, diet listesi ve aktiviteler konusunda sizi bilgilendirir. Araba kullanma, ağır kaldırma, merdiven çıkma gibi aktivitelerden kaçınmanız gerekir. 6 haftaya kadar cinsel ilişkiden ve tampon kullanımından uzak durmanız gerekir. Yine, bu zaman dahilinde vajinal akıntınız olması doğaldır.

Abdominal myomektomi 2 - 3 gün hastanede kalınmasını gerektirir. İyileşme ise 4 - 6 haftayı bulur.

Myomektominin çok düşük bir komplikasyon oranı vardır. Yine de operasyonu yapan cerrah çok önemlidir. Myomektominin içerdiği riskler şöyledir :

- Aşırı kan kaybı : Rahimde kan damarları ağı mevcuttur ve myomlar kendilerine kan akışı sağlamak için yeni damarların büyümelerini stimule ederler. Yani myomektomi esnasında, aşırı kanama riski karşısında ekstra önlemler alınmalıdır. Bu önlemler arasında rahim damarlarından akışı bloke etmek ve myomların çevresine ilaç enjekte ederek kan damarlarının sıkışmasını sağlamaktır.

- Yara Dokusu : Myomları almak için rahme yapılan kesiler adezyonlara (operasyon sonrası gelişebilen yapışıklıklar) sebep olabilir. Adezyonlar rahim içerisinde döllenmiş yumurtanın gelişimini bloke edebilir, ancak bu durum nadiren gelişir. Rahim dışında ise yakınlardaki yapılara karışarak bloke olmuş tüpler veya bağırsak düğümlenmesi ile sonuçlanabilirler.

- Yeni Myomların Gelişimi : Myomektomi yeni myomların gelişimine engel olmaz. Operasyon esnasında görülmeyen minik urlar büyüyerek semptomlara sebep olabilirler. Yeni myomların da gelişmesi mümkündür. Sadece bir myomu olan kadınların yeni myom geliştirme oranı birden çok myomu olanlara göre daha azdır. Eğer myomlar yeniden oluşursa, myomektomi tekrarı, histerektomi veya başka prosedürler yapılabilir.

- Doğum Komplikasyonları : Myomektomi geçirmiş olmak doğumda bazı komplikasyonlara sebep olabilir. Eğer operasyon esnasında cerrahınız rahim duvarına derin bir kesi yapmak durumunda kalmışsa, doğumu gerçekleştiren doktor doğum esnasında rahmin çatlamasını önlemek amacıyla sezeryan yapmak durumunda kalabilir.

- Rahmin Yapısını Yeniden Düzenleme Olanaksızlığı : Myomları alabilmek için cerrahınız bir boşluk bırakarak kas duvarını kesmek durumunda kalabilir. Bunu kapatmak için kat kat dikiş gerekir. Nadiren eğer kanama ciddiyse veya rahmi yeniden düzenleyemediyse, rahmin alınması gerekebilir.

Myomektomi risklerini minimize etmek için doktorunuz şunları önerebilir;

- Demir Takviyeleri ve Multivitaminler : Eğer adet kanamalarınızın şiddeti nedeniyle demir eksikliğiniz varsa ameliyat öncesi doktorunuz demir takviyesi almanızı önerebilir.

- Hormon Tedavisi : Anemiyi düzeltmenin başka bir stratejisi de ameliyat öncesi hormon tedavisidir. Doktorunuz menstürel kanamayı durdurmak veya azaltmak için Gn-RH agonist, doğum kontrol hapı veya diğer hormon tedavilerini kullanmanızı önerebilir. Terapi şeklinde verildiği zaman Gn-RH agonistleri östrojen ve progesteron üretimini bloke ederler, menstürasyonu durdururlar ve böylece hemoglobin ve demir depolamanızı sağlarlar.

- Myomları Küçültme Amaçlı Tedavi : Gn-RH terapisi gibi bazı hormonal tedaviler myomların ve rahmin küçülmesini sağlarlar, böylece cerrahın minimal invazif bir cerrahi yaklaşım (dikey bir kesi yerine, daha küçük yatay bir kesi veya açık ameliyat yerine laparoskopi) kullanmasına izin verilir. Gn-RH agonistleri çoğu kadında menopoz semptomları yaratırlar. (sıcak basmaları, gece terlemeleri ve vajinal kuruluk gibi) Ancak bu rahatsızlıklar ilaç kullanımının bitmesiyle beraber son bulur.

Rahim Alınması (Histerektomi) Ameliyatı Hangi Yöntemlerle Yapılabilir?

Histerektomi ameliyatının nasıl yapılacağına karar vermekte myomun konumu ve durumu, hastanın kilosu, hastanın endikasyonları ve doktor ve hastanın kararı ile belirlenir. Robotik histerektomi, Laparoskopik histerektomi ve Açık cerrahi ile histerektomi yapılabilir. 

Single port yöntemi ve Vajinal yönatemle tamamen izsiz histerektomi ameliyatı gerçekleştirilebilir.

Abdominal histerektomi günümüzde çok sıklıkla önerilmemektedir ancak bazı durumlarda doktorunuz tarafından tercih edilebilir. Sezeryan kesisi gibi bir kesi ile karından yapılan bir kesi ile rahmin alınması işlemidir.

Laparoskopik histerektomi karından bir kaç cm’lik deliklerle laparoskopik cihazların yardımıyla rahmin alınması işlemidir. Açık cerrahiye göre çok daha hızlı iyileşme sağlar ve ağrı ve kan kaybı çok daha az olur. Laparoskopik cerrahide çok daha küçük kesiler olacağı için izde çok daha küçük olmaktadır.

Robotik cerrahi uygulandığı tüm operasyonlarda olduğu gibi histerektomide de altın standart olarak kabul edilebilir. Çünkü histerektomi ameliyatlarında daha net görüş ve daha etkin araçları ile açık cerrahideki gibi tüm alana hakim olmamızı sağlarken aynı zamanda daha küçük kesiler ile çevre dokuya verilen zararı minimize ederek hem daha hızlı iyileşme hem de daha az riskli bir operasyon geçirmenizi sağlar.

Histerektomi ameliyatlarında hiç ameliyat izi olmadan cerrahi geçirebilirsiniz hem laparoskopik cerrahi hem de robotik cerrahi yöntemlerinde izsiz cerrahi uygulanması mümkündür.

Vajinada ufak bir kesi yaparak laparoskopik ekipmanlar ile rahmin alınması işlemidir. 

vajinal yoldan rahmin alınması karından yapılan kesilere göre çok daha hızlı iyileşir. Hasta gündelik hayata çok daha hızlı döner. Vajinal histerektomi sonrası için doktorunuz sizi yönlendirecektir. Vajinal histerektomiden sonra dikiş aldırmanız gerekmez çünkü dikişler 30 gün sonra düşecektir. Ancak vajinal histerektomi maalesef tüm hastalarda uygulanamamaktadır. Ameliyat sonrasında da dikkat edilmesi gereken unsurlar vardır kısaca vajinal histerektomi sonrası yapılacakları şöyle sıralayabiliriz. Sıcak suyla temasınızı ilk bir kaç gün kaçınmalısınız, 40 gün boyunca cinsel ilişki, deniz, havuz ve veya küvette yatmak yasaktır.

Laparoskopik ve robotik cerrahi ile yapılabilen Single Port yönteminde göbek deliğinden yapılacak kesi ile rahim alınma işlemi gerçekleştirilebilmektedir. Göbek deliği zaten çukur olduğu için onun içerisinden yapılacak olan kesi hiç bir şekilde iz olarak görünmeyecektir. Single port yöntemi ile yapılan cerrahilerde kullanılan yöntemler olan Robotik cerrahi ve Laparoskopik cerrahinin avantaj ve risklerini taşımaktadır. 

Rahim alınması operasyonu öncesi tüm ameliyatlardaki gibi tetkikler istenir. Histerektomi öncesi özel bir durum yoksa 8 saat açlık gerekir. Ayrıca bazen bir gece öncesinden hastaya lavman gerekebilir.

Ameliyat sonrası 4 ila 6 hafta cinsel ilişkiye girmek sakıncalıdır. Ağır kaldırmak ve ağır spor yapmak ve zorlayıcı aktiviteler bir ay süre ile yapılmamalıdır. 

Histerektomi sonrası birkaç gün sıvı beslenme önerilmektedir.

Her cerrahide oluşabilecek anesteziye bağlı riskler histerektomi içinde geçerlidir. Histerektomi cerrahisinde en önemli unsur çevre dokuda ve organlarda oluşabilecek zararlardır ve bunlara bağlı oluşabilecek sağlık sorunlarıdır. Bu yüzden tüm cerrahilerde olduğu gibi doktorunuzu deneyimi ve size en uygun cerrahi yöntemi seçmesi çok önemlidir.

Histerektomi Rahim Alma Ameliyattından sonraki bir hafta hafif kanama olabilmektedir. Hasta bu lekelenme ve kanamaları normal görmelidir çünkü geçici bir durumdur.

Histerektomi ameliyatı vajinal akıntıya sebep olmaz. Ameliyat sonrası oluşan vajinal akıntı ameliyattan bağımsız enfeksiyon gibi sebepler ile olur.

Rahim alınması histerektomiden sonra gaz çıkışının gecikmesi nedeni ile hastalarda şişkinlik hissi ve karında şişlik olabilir.

Menopoz gerçekleşmesi için rahim ile beraber yumurtalıklarında alınması gerekmektedir. Yumurtalıkların alınmadığı histerektomi ameliyatlarında menopoz gerçekleşmez. 

Eğer rahim ve yumurtalıkların beraber alındığı histerektomi gerçekleştirildi ise menopoz gerçekleşir ve ameliyat sonrası menopoz belirtileri olan ateş basması terlemeler ortaya çıkmaktadır.

Rahim alma operasyonuna sebep olan hastalıkların bir çoğu aslında cinsel ilişki sırasında ağrı ve yanmalara sebep olan hastalıklardır. Bu hastalıklar tedavi edildiği için aslında cinsellik çok daha acısız ve ağrısız olacaktır. 

Histerektomi sonrası hormon seviyesi düşüs olduğu için cinsel isteksizlik doğacağı düşünülmektedir ancak yapılan araştırmalar bunun yanlış bir önyargı olduğunu göstermiştir. Histerektomi ameliyatı sonrası doktorunuz hormon takviyesi önerebilir.

Histerektomi sonrası için yapılan bazı araştırmalar bunu doğrulamaktadır. Ancak gözlemlenen süreç sonrası kilo alma ihtimalinin kadının yapısı ile ilgili olduğunu göstermektedir. Yani her kadın histerektomi sonrası kilo alır gibi bir durum söz konusu değildir.

Endometriozis Tedavisinde Konservatif Cerrahi Nedir?

İnfertilite tedavisi için yapılacak endometriozis cerrahisine konservatif endometriozis cerrahisi denir. Konservatif cerrahide en önemli durum çevre organlara ve dokulara zarar vermeden bebek için en uygun halde temizlemektir. Ameliyat tamamen buna uygun olarak planlanmalıdır. Endometriozise bağlı gelişen endometrioma dokusu tamamen bu hassasiyetle çıkarılmalıdır. Bu yüzdende hem kullanılacak yöntem hemde cerrahın deneyimi çok büyük önem taşımaktadır. yüksek görüş ve üstün hareket kabiliyeti ile endometriozis cerrahisinde özellikle konservatif endometriozis cerrahisinde robotik cerrahi büyük avantaj sağlamaktadır. Tabiki konservatif cerrahi açık ameliyat yada laparoskopik cerrahi ile de yapılabilmektedir. 

Sezeryan kesisi gibi bir kesi ile karın bölgesinden açılarak endometriozise bağlı endometriomların temizlenmesi işlemidir. Günümüzde gelişen teknikler ile çok sık tercih edilmemekle beraber bazı vakalarda açık cerrahi yapılması gerekebilir. İyileşme süresi diğer yöntemlere göre çok daha uzundur.

Laparoskopik endometriozis cerrahisi karın bölgesinden açılan küçük kesilerden laparoskop ile yapılır. Laparoskopik endometriozis cerrahisinde kameralar ile bölge detaylı şekilde incelenir ve endomtriyal dokular temizlenir. Kesi çok daha az olduğu için iyileşme çok daha hızlı olur. Ağrı ve ameliyata bağlı diğer semptomlar çok daha az olur. 

Konservatif endometriozis cerrahi yöntemlerinden biri olan laparoskopik endometriozis cerrahisi ile endometriozisin yol açtığı infertilite ortadan kaldırılır.

Açık cerrahi ve laparoskopik cerrahinin en iyi yönlerini bünyesinde bulunduran robotik cerrahi yöntemi ile endometriozis cerrahisi hem çok daha konforlu hemde çok daha az risklidir. Çünkü Endometriomlar yapışkan bir dokudur. Detaylı ve ince bir işçilik gerekmektedir. Robotik cerrahinin verdiği imkanlar ile bu çok kolaylaşmaktadır. Robotik endometriozis cerrahisinde gebelik için infertilitenin ortadan kaldırılması yumurtalıkların ve rahmin kusursuz bir şekilde düzenlenmesi hekimin kabiliyet ile çok daha mümkündür. Robotik endometriozis sonrası kesiler tüm yöntemlere göre daha küçük olduğu kan kaybı çok daha az olduğu için iyileşmede çok daha çabuk gerçekleşmektedir.

Eğer bebek beklentisi yoksa ve şikayetler çok yoğunsa endometriozisin en kesin tedavisi rahim alınması diyebiliriz. Endometriozis tekrarlayabilen bir hastalıktır. Histerektomi oluşmasını kalıcı olarak önleyebilir. Hangi histerektomi yöntemi ile yapılması gerektiğine doktorunuz ile beraber karar verebilirsiniz.

Ameliyat öncesi standart tetkiklerin (Kan, idrar, EKG vb)  yapılması gerekir. Kistlerin ve boyutunun belirlenmesi için vajinal ultrason kullanılır bunun yanı sıra kanlı idrar şikayeti olan hastalarda endometriotik lezyonlar için sistouretroskopi işlemi uygulanabilir, kanlı dışkılama var ise kolonoskopide yapılabilir. Ayrıca derin endometriozis teşhisi içi MR da konum ve ameliyat öncesi planlama için kullanılabilir. Ameliyat öncesi mutlaka doktorunuza düzenli kullandığınız ilaçların bilgisini vermelisiniz. Ameliyat öncesinde E vitamini ağırlıklı beslenmeniz operasyon süreci açısından değerlidir.

Yumurtalık Kisti Cerrahisi Ne zaman ve Kime Önerilir?

Over kist tedavisinde her zaman cerrahi gerekmeyebilir. Yumurtalık kistleri zamanla kendi kendine yok olabilir bu yüzden sadece gözlem yeterli olabilmektedir. Yumurtalık kistinin 5 cm üstü olması, katı veya yarı katı halde olması, hızlı büyümesi, kötü huylu kiste yakın gelişim göstermesi, pelviste metastaz yaptıysa yada kan dolaşımını bozduysa (torsiyon) cerrahi gereklidir. 

Yumurtalık kistlerinin büyük olması ve veya kötü huylu olması durumunda açık cerrahi kullanılabilir. Açık Over Kist Ameliyatı genel anestezi altında yapılır. Sezeyan kesisi gibi kesi ile kistin olduğu bölgeye girilir ve kist çıkartılır. Ancak günümüz teknikleri ile bu operasyonların kapalı yöntem yada robotik cerrahi ile yapılması hızlı iyileşme ve minimum doku zararı nedeni ile daha sık kullanılmaktadır

Göbeğin hemen altından yapılacak küçük kesilerden laparoskop ile girilerek yumurtalık kistleri çıkartılır. Laparokopik yumurtalık kisti cerrahisinde iyileşme çok daha hızlı ve ağrısızdır.

Robotik yumurtalık kisti cerrahisi ile boyut ve kötü huylu olması farketmeksizin tüm yumurtalık kisti ameliyatları yapılabilmektedir. Yüksek görüş kalitesi çevre dokuya minimum zarar vermesi ve milimetrik kesileri ile hastanın ameliyat sonrası konforu ve iyileşmesi açısından en iyi cerrahi denebilir.

İdrar Kaçırma Tedavisinde TOT ve TVT Ameliyatları Nedir?

İdrar torbasının veya mesane boynunun yukarıya ‘meş’ denilen askılarla asılıp sabitlenmesinde TOT veye TVT teknikleri ile yapılmaktadır. TVT ve TOT operasyonları komplikasyon oranı en düşük ve idrar kaçırmada güvenilir cerrahi yöntemlerdir. İdrar kaçırma tedavisinde TOT ve TVT başarı oranı %90-95’dir. Ancak kesin çözümdür ve aynı sorun tekrarlanmaz demek mümkün değildir.

Kadınlarda organların sarkmasına Pelvik Organ Prolapsusu denir. Pelvik kasların güçsüzlüğü veya bağ dokusunun azalması pelvik organların sarkmasına neden olur.

Yapılan tetkiklerde vajinada bollaşma ve ilişkide hissizlik bulgusuna rastlanırsa idrar kaçırma vajinal relaksasyon sendromuna bağlı olabilir ve vajina daraltma operasyonu ile tedavi edilebilir. 

Vajina duvarlarında sarkma var ise vajinanın arka duvar ameliyatı, vajinanın ön duvar ameliyatı, sistosel  veya rektosel onarımı operasyonlarından ilgili olan ile idrar kaçırma önlenebilir

Rahim sarkmasına bağlı idrar kaçırma var ise genç yaşlarda rahmin asılması ileri yaşlarda histerektomi ile idrar kaçırma tedavi edilebilir. 

İdrar kaçırma sebepleri arasında vajina kaynaklı sorunlarda olduğu için idrar kaçırma ameliyatlarında sıklıkla vajina daraltma ameliyatları yapılmaktadır. Pelvik taban kasları güçlendirilmektedir. Hastanın isteğine göre iç ve dış dudak estetiği olan labioplasti, genital bölge sıkılaştırma ve dolgu operasyonları aynı operasyonda yapılabilmektedir.

Asherman sendromu belirtileri nelerdir?

Adet dönemleriniz düzensiz oluyorsa veya hiç adet görmüyorsanız asherman sendromu olabilirsiniz ancak bu belirtiler birçok kadın hastalığında görüldüğü için bir an önce doktorunuzla görüşmeniz önemlidir. Asherman Sendromu tekrarlayan düşük, infertilite problemler yaşanmasına sebep olabilir.

Asherman sendromu gebe kalmayı imkansız hale getirmez ancak fetüs için ciddi riskler oluşturabilir ve bunun sonucunda düşük ve ölü doğum gibi üzücü vakalarla karşılaşılabilir. 

Asherman Sendromunuz var ise riskli gebelik nedeni ile doktorunuz çok daha dikkatli olacaktır. Çünkü asherman sendromu  Plasenta previa, plasenta increta, aşırı kanama riskini artırır bunlarda hem anne hemde bebeğin sağlığını tehdit eder. 

Eğer gebelik öncesi kontrollerde asherman sedromu mevcutsa bu risklere girmemek adına cerrahi yapılması önerilmektedir. Ameliyattan bir yıl sonra gebe olabilirsiniz.

 Asherman sendromundan şüphelenilmesi durumunda öncelikle diğer ihtimalleri elemek için kan örneği alınır. Ultrason ile rahim içi kalınlığa ve foliküllere bakılır. 

Teşhis için doktorunuz size HSG (histerosalpingogram)’de önerebilir. HSG özel bir boya rahim içine enjekte edilerek rahim içinin röntgeninin çekilmesidir. 

Asherman sendromu tanısı için en iyi yöntem histeroskopidir. Histeroskop ile rahim ağzından rahim içine doğru yerleştirilir ve rahim içi net bir şekilde incelenebilir.

Asherman sendromu histeroskopi ile tedavi edilir. Histeroskopi işleminde histeroskopun ucuna küçük cerrahi aletler yerleştirilerek yapışıklıkların temizlenmesi ile gerçekleşir. İşlem sonrası enfeksiyonu önlemek için antibiyotik tedavisi ve rahim içi duvarı düzenlemek için östrojen hormonu takviyesi önerilmektedir. 

Asherman sendromu tedavi edilse de tekrarlayabilir. Bu yüzden hamilelik için doktorunuz bir yıl beklemenizi önerebilir. Asherman sendromunuz var ise yoğun ağrıya sebep olmuyor ve gebelik planınız yoksa tedaviye gerek olmayabilir.

Myomektomi uterus fibroidlerini çıkarmak için yapılan cerrahi müdahaleye verilen isimdir. Fibroidler her yaştan kadının rahminde görülen kanserli olmayan oluşumlardır. Myomektominin amacı rahimdeki miyomları temizlemektir. Bir nevi rahim revizyonu sağlanmasıdır. Bu işlem histerektomi ile karıştırılmamalıdır. Histerektomi de rahim tamamen alınır. Myomektomi kadının doğurganlığına zarar vermez.

Myomektomi her ne kadar kanser oluşumuna neden olmasa da doğurganlığı azaltıcı etkisi vardır. Bunun önüne geçmek adına rahimde bulunan miyomların temizlenmesi gereklidir. Bu aşamada uzman görüşüne de bağlı olarak olacağınız myomektomi operasyonu doğurganlık kabiliyetinizi ciddi oranda arttıracaktır.

Robotik operasyonalar tıbbın pek çok alanında olduğu gibi jinekolojik operasyonlarda da büyük avantaj sağlar. Rahimde bulunan miyomların temizlenmesi ince ve hassas bir operasyonel işlem kabiliyeti gerektirir. Ayrıca çok küçük boyutta olan bu istenmeyen dokuların tespit edilmesi de kalıcı bir tedavi şansı için oldukça önemlidir. Bu noktada devreye yüksek çözünürlüğe sahip çok açılı görüntüleme imkanı sunan robot kameralar devreye girer.

Uzmana geniş bir perspektiften operasyon yapılacak rahim alanını izleme şansı veren yüksek teknoloji ürünü kameralar en küçük dokuların dahi arasına girebilir. Uzman tarafından kumanda edilen bu robot kameralar insan gözünün görmeyi başaramayacağı yerleri defalarca kez büyüterek uzmana gösterir. Bu sayede yüksek nitelikli bir görüş imkanına kavuşan uzman yüksek isabetle teşhis ve tespit yapma imkanına kavuşur. Teşhisin ardından miyomların temizlenmesi işlemine geçilir. Bu aşamada insan elinin girmekte çok zorlanacağı alanlara robot kollar yerleşir ve işlemi cerrahın yönlendirmesi ile gerçekleştirir. İnsan elinin hareket kapasitesinin birkaç katı manevra yeteneğine sahip olan

robot kollar milimetre hassasiyetinde yerlerde yüksek duyarlılıkla çalışabilir. Uzmanın ergonomik bir ortamda oturarak çalışmasına imkan veren bu sistem hata yapma olasılığını en alt seviyeye indirir.

Myomektomi Operasyonlarında Robotik Cerrahinin Avantajları

Myomektomi operasyonlarında robotik cerrahinin tercih edilmesi her şeyden önce uygulama etkinliği anlamında ciddi bir avantaj sağlar. Myomektomi sırasında rahimden bütün miyomların temizlenmesi tekrarlanma riskini ortadan kaldırır ve kalıcı tedavi şansı doğurur. Bu sayede hastanın gelecekte tekrar aynı işlemlere maruz kalmasının önüne geçilmiş olur. Myomektomide cerrahi işlemin robot kollar ile yapılması tam temizlik yapılması adına önemlidir.

Robotik cerrahinin teknik özelliğinden dolayı vücutta çok küçük çapta kesikler açılır ve robot kollar bu kesiklerden içeri girer. Bu durumda hastanın kozmetik kaygılar yaşamasının önüne geçerek ruhsal anlamda daha hızlı ve etkin bir toparlanma sunar. Robotik cerrahiye dayanan laparoskopik operasyonlar klasik açık ameliyatlara göre daha hızlı toparlanma ve iyileşme süreci sağlar. Hastalar hızlı bir şekilde taburcu olur ve birkaç günlük dinlenmenin ardından günlük aktivitelerine dönebilirler. Kan kaybının da daha az yaşandığı

robotik myomektomi operasyonları başka komplikasyonların görülme riskinin daha az olduğu operasyonlardır.

Robotik myomektomi operasyonundan sonra uygulanan işlemler genelde iki başlık altında toplanır. Bu başlıklardan ilki hastanın semptomlarının azaltılması ile ilgilidir. Hastada görülen pelvik ağrısı, kanama ve şişlik hissinden kurtulması için uzman tarafından öngörülen rahatlatıcı ilaç tedavisi uygulanır.

İkinci başlıkta ile miyomlar yüzünden azalan doğurganlık kabiliyetinin tekrar arttırılması hedeflenir. Myomektomi operasyonu geçiren kadınlarda yaklaşık 1 yıl sonra iyi anlamda gebelik yaşayan kadınların olduğunu ortaya koyan bazı araştırmalar vardır. Robotik myomektomiden sonra gebe kalmadan önce uterusun tam formuna kavuşması için 3 – 6 ay arası beklemek daha olumlu sonuçlar verecektir. Bu tür süreçleri uzman doktor eşliğinde planlamanız önerilir.

Yumurtalık rezervini, 20 yaş sonrasında her kadının beş yılda bir kontrol ettirmesini önermekteyiz.

Yumurtalık yaşının belirlenmesi işlemi aslında çok kolay kan testleri ve ultrason yardımıyla mümkündür. Ne kadar erken yaşta durum ile ilgili bilgi sahibi olursanız hayatınız ile ilgili planlamayı ona göre yapabilirsiniz. Unutmamalısınız ki yumurtalık sayısı ve kalitesi yaşınız ve veya düzenli regl görmeniz ile doğru orantılı değildir. 

Adet döneminin 2. veya 3. günü FSH, E2 değerlerine ve Anti- Mullerian Hormon düzeylerine bakarak yorum yapmak mümkündür. Aynı zamanda ultrason ile bakarakta yumurta sayısını söyleyebiliriz.

Yumurtalık yaşlanmasının en çok karşılaşılan iki nedeni genetik ve yaştır. Ardında günümüz koşullarında yaşanan stres, radyasyona maruz kalmak, doğal beslenememek, tütün ürünleri, alkol ve buna benzer bir çok nedenin etkileyici olduğu öngörülmektedir. 

Bunların yanı sıra yaşanan çikolata kisti, miyom, adet düzensizliği, adet görememe, hormonal hastalıklar, tiroid, kanser gibi bir çok rahatsızlıkta yumurtalık sayısına ve kalitesine olumsuz etkide bulunabilmektedir. 

Unutmamalısınız ki yumurtalık sayınızın iyi olduğunun belirteci ne düzenli regl olmanız ne de yaşınızdır. Bunlar önemli belirteçlerdir ama yüzde yüz doğrulayıcı değildir.

Yumurtalık yaşlanmasının kesin bir tedavisi vardır demek doğru değildir. Ancak gebe kalmak isteyen kadınlarda yumurtalık gençleşmesinde etkinliği yapılan araştırmalar doğrultusunda belirlenmiş rejeneratif hücre yenileme uygulamaları bulunmaktadır. Eğer yumurtalık rezervlerinde azalma var ise hemen gebelik düşünülmüyorsa yumurta dondurma veya embriyo dondurma uygulanabilir.

Rejeneratif Hücre Tedavisi

İnsan vücudunun kendi kendini iyileştirme yeteneği vardır. Yaralanmalarda bir çok kez bu olaya şahitlik etmişsinizdir. Rejeneratif hücre tedavisi insan vücudundaki bu iyileşme ve yenilenme halinin çeşitli hastalıklarda daha odaklı ve etkili kullanılmasını sağlamaktır. 

Bir canlının en küçük birimi olan hücredir. İlk embriyo döllenmesi ile beraber 40 haftalık bir süreçte tek hücre olarak başlayan yaşam 60 trilyon hücreye çoğalarak varoluşumuzu sağlar. 

İnsan vücudundaki hücrelerin arasında iyileştirici etkisi yüksek olan hücrelerin çoğaltılarak ve etkisi arttırılarak tekrar insan vücuduna enjekte edilmesi işlemine rejeneratif hücre yenileme denir. 

Kadın infertilitesinde yapılan çalışmalarda rejeneratif hücre yenileme işlemlerinin etkinliği tespit edilmiştir. Kadın vücudunda uyuyan yada güçsüz yumurtaların uyarılması ve etkin hale gelmesinde yüksek başarılara ulaşıldığı tespit edilmiştir.

Farklı hücre tiplerine dönüşme yeteneğine sahip hücrelere kök hücre denir. Vücudumuzun derinliklerinde olan bu hücreler insanların hasar görmüş veya güçsüzleşmiş dokularını yenileme yeteneğine sahiptir. 

Rejeneratif Hücre Yenileme kök hücrelerin işlevlerini milyonlarca kez arttırarak bu süreci yaşlanma gibi etkileri geride bırakarak yapmayı hedeflemektedir. 

Kök hücre embriyodan, fetustan, kemik iliği kan ve yağ dokusundan elde edilebilirler. Embriyo ve fetustan kök hücre elde etmek istisnai durumlarda ve bazı ülkelerde mümkündür. 

Tedavi için kullandığımız hücreler ise embriyonik hücreler değildir. Yağ dokusundan özel olarak ayrıştırılabilen bağ dokusu kaynaklı hücrelerin yenilenme ve onarmadaki kabiliyetleri rejeneratif hücre yenilemede kullanılmaktadır. 

Rejeneratif hücre yenileme için kök hücre eskiden sadece kemik iliğinden alınmaktaydı. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalar kök hücrelerin yağ dokusunda 500 kat daha fazla olduğu tespit edildi. Teknoloji ile beraber yağ dokusu içerisindeki kök hücreler ayrıştırılabilir hale geldi.

Büyüme etkileri yüksek yağ öncü hücreleri, fibroblastlar, endotel öncü hücreleri, endotel hücreleri ve stromal hücrelerin alınan yağ dokusundan ayrıştırılıp zenginleştirilmesidir. SVF ile elde edilen hücreler hastalık yaşlanma gibi hem genetik hemde dış faktörlerden kaynaklanan hasarların giderilmesi ve yenilenmesi için kullanılır.

Yumurta rezervi azlığında uygulanan SVF hastadan basit ve kolay ibr şekilde alınan yağ dokusunun özel bir sistemle etkili hücreleri ayrıştırarak canlılıklarına zarar vermeden alınması ile elde edilir.

Elde edilen kök hücre yumurtalıklara enjekte edilerek yumurtalıklarda uyuyan yumurtaların tetiklenmesi ve veya yeni yumurta oluşmasını sağlaması hedeflenmektedir. Düşük yumurtalık rezervi olan kadınlarda bebek sahibi olma ihtimalini yükseltmektedir.

P r p (Trombositten zengin plazma) işleminde amaç uyuyan yumurtalıkların uyandırılması ve güçlendirilmesidir. Menopoz problemi ile karşı karşıya kalan, ileri yaşta ve veya yumurtalık yaşlanması sorunu olan hastalar için önerilmektedir. 

Hastanın kendi kanından elde edilen trombosit hücreleri yenileme, iyileştirme ve dokuların damarlanarak yeniden canlanmasına olanak sağlamak amaçlı kullanılır. Bir çok hastalıkta uygulanan tedavi en çok cilt ve eklem sorunlarında gündemdedir. Ancak yumurtalıklara uygulamalar sonucunda ciddi olumlu sonuçlar alındığı görülmektedir. 

30 cc kan alınır ve labaratuarda hazırlanır bu sızı anestezi altında yumurtalıkların içine ultrasonografi veya laparoskopi ile enjekte edilir. Sonuçları için aylık olarak AMH, FSH, E2 düzeyleri bakılarak yumurtalık yenilenmesi takip edilir.

Lazerle Jinekolojik Tedaviler

Modern Teknoloji ile Kadın Sağlığında Yenilikçi Çözümler

Kadın sağlığı alanında yaşanan hızlı teknolojik gelişmeler, birçok jinekolojik sorunun tedavisinde yeni ve etkili yöntemlerin geliştirilmesini sağlamaktadır. Lazer teknolojisi, minimal invaziv yapısı ve hızlı iyileşme süreçleri ile kadın sağlığında önemli bir yer edinmiştir. Lazerle jinekolojik tedaviler, çeşitli rahatsızlıkların giderilmesinde ve estetik sorunların çözülmesinde güvenli ve etkili çözümler sunar.

Lazerle Jinekolojik Tedaviler Nelerdir?

Lazer teknolojisi, kadın sağlığı alanında çeşitli tedavi ve estetik prosedürlerde kullanılmaktadır. Bu yöntemler, hem sağlık sorunlarının tedavisinde hem de vajinal estetik kaygıların giderilmesinde tercih edilmektedir. En yaygın lazerle jinekolojik tedaviler arasında şunlar yer almaktadır:

 

Lazerle idrar kaçırma tedavisi, minimal invaziv bir yöntemle idrar kaçırma sorununu çözmeye yönelik bir tedavi seçeneğidir. Bu yöntem, özellikle stres inkontinans tedavisinde etkili olup, kadınlarda pelvik taban kaslarının ve vajinal dokunun güçlendirilmesini sağlar. Devamı

Lazerle genital siğil tedavisi, siğilleri yok etmek için kullanılan modern ve etkili bir yöntemdir. Lazer enerjisi, siğil dokusunu hedef alarak bu dokuyu buharlaştırır ve sağlıklı cilt dokusunu korur. Bu yöntem, geleneksel cerrahi müdahalelere göre daha az invazivdir ve daha hızlı iyileşme sağlar. Devamı

Lazerle vajinal kuruluk tedavisi, vajinal dokuların yenilenmesini ve nem üretiminin artırılmasını hedefleyen modern bir tedavi yöntemidir. Lazer enerjisi, vajinal duvarlara kontrollü bir şekilde uygulanarak kolajen üretimini teşvik eder ve dokuların elastikiyetini artırır. Bu yöntem, vajinal kuruluğun neden olduğu rahatsızlıkları hafifletir ve vajinal sağlığı iyileştirir. Devamı

Lazerle vajinal enfeksiyon tedavisi, vajinal dokuların yenilenmesini ve vajinal flora dengesinin yeniden sağlanmasını hedefleyen modern bir tedavi yöntemidir. Lazer enerjisi, vajinal duvarlara kontrollü bir şekilde uygulanarak doku yenilenmesini teşvik eder ve enfeksiyonlara karşı direnci artırır. Bu yöntem, enfeksiyonların tekrarlama riskini azaltmaya yardımcı olur. Devamı

Lazerle rahim ağzı yarası tedavisi, rahim ağzındaki yaraların tedavi edilmesi için modern ve etkili bir yöntemdir. Lazer enerjisi, yaralı dokuların buharlaşmasını ve sağlıklı dokuların yenilenmesini sağlar. Bu yöntem, minimal invaziv olup, hızlı iyileşme süreci sunar ve cerrahi müdahale gerektirmez. Devamı

Lazerle vajinal estetik, vajinal dokuların sıkılaştırılması, gençleştirilmesi ve estetik görünümünün iyileştirilmesi için kullanılan minimal invaziv bir tedavi yöntemidir. Lazer enerjisi, vajinal dokuların kolajen üretimini artırarak dokuların sıkılaşmasını ve elastikiyetinin geri kazanılmasını sağlar. Devamı